Amy Engel-Kurucunun Kızı/Kitap Yorumu



Orijinal İsim : The Book of Ivy
Yazar : Amy Engel
Çeviri : Merve Özcan
Yayınevi : Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı : 272
Tür : Genç-Yetişkin,Aşk,Distopya
İncelemek İçin : D&R /Kitapyurdu /Goodreads



  Herkese merhabalaar!Nabersiniz millet?Sonunda ilk blog yorumumu giriyorum ve cidden ne yazacağımı bilmiyorum hee.Tabii ki spoilersız bir yorum olacak ve umarım beğenirsiniz.Okuyup fikirlerinizi de benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum.


Gelelim kitaba.Kurucunun Kızı okumasa bile çoğu kişinin bildiği üzere Yabancı Yayınları’ndan çıktı ve süper bir cilde sahip.O sert kapağının beyazlığı falan mükemmel olmuş.Sayfaları da gayet kaliteli ve iyi bir kalınlığı var.Yani nadiren olan yazım hataları dışında biçim olarak kitap mükemmel.
  Olaylar,büyük bir savaş sonrası geriye kalan küçük bir şehir olan Westfall’da geçiyor.Zaten kitap da,şehrin kurucusunun torunu,Ivy tarafından anlatılıyor.Westfall çitlerle çevrili bir şehir ve çitin dışında ne olduğu bilinmiyor.Yani kimse o büyük nükleer savaştan kalan ne tür tehlikelerin dışarıda olduğunu bilmiyor.Hatta çitin dışarısının haritası bile tahmine dayalı bir biçimde.
  Şehir kurulurken Westfall ve Lattimer aileleri arasında başa kim geçeceği üzerine bir savaş yapılıyor ve savaşı Lattimer’lar kazanıyor.Westfall’lar kaybettiği için,şehri kuran onlar olsa ve hala ‘Kurucu’ lakabını taşısalar dahi bütün siyasi etkinliklerini kaybediyorlar ve birkaç nokta dışında,hükümet için diğer insanlarla aynı düzeye geliyorlar.Yani hiçbir ayrıcalıktı,yok bilmem ne önemli konumdu falan yok.
  Westfall’da toplum düzenini sağlam tutmak,az olan nüfusu artırmak ve Westfall ile Lattimer aileleri arasındaki anlaşmazlığın bittiğini sembolize etmek için her yıl anlaşmalı evlilikler töreni yapılıyor.Yani bir tarafın kızları diğer tarafın oğlanlarıyla evleniyorlar.İşte bunun için bir sürü kişilik testi falan yapıyor devlet,sonra sizin için en iyi adayı seçiyor ve isimlerinizi kuraya atıyor.Eğer daha ilk yılınızda kuradan adınız çıkıyorsa şanslı sayılıyorsunuz çünkü sonraki yıllarda daha da azalıyor olasılık.Ayrıca toplumun beynine ‘Kızlar hemen evlenip çocuk yapmalı,evinin hanımı olmalı’ anlayışı kazınmış,bu yüzden çoğu kız daha kuraya katıldıkları ilk yılda evlenmek istiyorlar.Ama Ivy bunlardan biri değil.
  Bu törende kimin kimle evleneceği herkes tarafından bilinen tek bir evlilik var.Lattimer ve Westfall evlatlarının evlilikleri.Ivy de,o yıl Kurucunun Kızı olarak,Başkanın Oğlu Bishop’la evleniyor.Aslında Bishop Ivy’den 2 yaş büyük ve 2 yıl önce Ivy’nin ablası Callie ile evlenmesi gerekiyordu.Ama Bishop son anda kuradan adını sildiriyor ve tekrar kuraya katıldığında,sıra Callie’den Ivy’ye geçmiş oluyor.Halkın Ivy’den beklediği şey basit:Bishop’un çocuklarını doğur,onu mutlu et ve güzel bir evlilik yaşa.Ancak Ivy’nin cephesinde işler öyle değil.Onun bu yönde hayalleri yok ve görevi Bishop’u öldürerek Westfall’ların gücünü geri kazanmak.Çünkü eğer Bishop ölürse başkan da çökecek ve hükümet el değiştirecek.Ancak işler,pek de istenildiği gibi gitmiyor.Ivy’nin yapması gereken;Bishop’un güvenini kazanmak ve planları için gerekli olan bilgileri öğrenmek.Ama ailesiyle kurdukları hiçbir adımda,Bishop’tan etkilenmemesi için bir yöntem yok.
  Konusu böyle.Daha ne anlatabilirim bilemedim çünkü zaten spoiler olabilecek bir şey demeyeyim diye ödüm kopuyor.Ama spoi vermedim yaa,zaten daha başlarda okuyorsunuz bunları.
  Valla gençler ben kitabı beğendim,ama distopik yönden biraz eksik.Yani zaten bir şehir falan kalmışınız,doğru dürüst nüfus yok,daha zorlu bir sistem olmalıydı bence.Devletin her şeye karıştığı,sistemin isteği ve haberi dışında hiçbir şeyin yapılamadığı bir düzen daha mantıklı olurdu.Ama konu öyle bir işlenmiş ve karakterler öyle güzel ki,bundan öyle rahatsız olmuyorsunuz.Bishop’u da,Ivy’yi de ele alsanız,ikisini de çok seviyorsunuz.
Ivy kararlı,sorumluluk bilinci olan,görevlerini bilen ama aklına yatmadığı şeyi de görevi olsa bile sorgulayan bir kız.Üstelik hiç ‘böyle mi yapsam,şöyle mi?’ diye bir çelişkiye düşmüyor ki mıymıntının teki de değil.Bishop ise başka bir olay yani.Bir erkek karakterin sevilmesi için illa badboy olmasına gerek olmadığını çatır çatır ispatlıyor.Ve benim Bishop hakkında en sevdiğim şey,birisine güvendikten sonra ona olan sonsuz inancı.Öyle birisine ‘sana dibine kadar güveniyorum’ deyip,birinin bir lafıyla içine şüphe düşen biri değil.Okurken baya baya “Sen nasıl bir şeysin be Bishoooop!”  dedirtiyor.
Valla okumayan ve okumakta tereddüt eden varsa tavsiye ederim,güzel bir kitap ve elinize alınca bir çırpıda okuyorsunuz.Goodreadste de 4 verdim zaten,beğendiğim bir kitaptı.2. kitabı bekliyorum ama bakalım,o kadar çok kitap var ki alınacak,ne zaman sıra gelir bilmiyorum.Öyle yani.Çok fazla postit kullanan biri değilim o yüzden kitapta postit koyduğum tek yeri paylaşıp kaçıyorum ben.Bir sonraki yorumda görüşmek üzereeee!
“Aşk kanunlaştırabileceğin bir şey değildi.Aşk tablolardan,grafiklerden ve eşleşme oranlarından fazlasıydı.Aşk karışık ve karman çormandı ve rastlantısal büyüsünden onu yoksun bırakmak bir hataydı.”


Yorumlar

Popüler Yayınlar