İKİMİZE DAİR HER ŞEY - SOPHIE JACKSON / KİTAP YORUMU







Orijinal İsim: A Pound of Flesh
Yazar: Sophie Jackson
Çeviri: Gözde Soykan
Sayfa Sayısı: 528
İncelemek İçin: D&R
Puanım: 5/5






TANITIM

Bir okka et. Bir dirhem acı. Bir dünya zevk.Babasının on altı yıl önce öldürülüşünün kâbusları bile Kat Lane'i onu en çok korkutan insanlara, yani vahşi suçlulara bir şeyler öğretmekten alıkoyamaz. Korkularının üzerine doğrudan giden coşku dolu hapishane öğretmeni, babasının son arzusu olan muhtaç kişilere yardım etmesi isteğini yerine getirmeye kararlıdır.


Ama küstah, yaralı ve tehlikeli derecede seksi mahkûm Wesley Carter onun öfkeleriyle tutkularını tetiklediğinde, Kat bu kötü çocuğun özel öğretmeni olma tercihinin adamın belirgin zekâsından değil, ona duyduğu fiziksel çekimden kaynaklandığını itiraf etmek zorunda kalır. Shakespeare'in yorumlanması üzerinden yaptıkları sözlü tartışmalar birden çok açıdan ateşli geçer ve Kat'in mesleki katılığı çok geçmeden eriyiverir.

Daha sonra Carter hapisten çıkar ve ikili sonunda önüne geçilemez cinsel açlıklarının gereğini yerine getirmekte özgür hale gelir. Ailesi ve arkadaşları, Kat'in geçmişi tehlikeli ve sevimsiz bir adam yüzünden kariyerini tehlikeye attıklarını düşünüp endişelenirler. Kat ise Carter'ın saklı tuttuğu sırrı onlara sunamamaktadır. Üstelik bu sır, dünyanın onu farklı görmesini sağlayabilecek bir şeydir.
Ancak, onları ayrı düşürebilecek bu sır Kat'in geçmişiyle de ilgilidir, onun babasını soğuk bir Bronx gecesinde katillerinin elinden kurtaramayışı hakkında Carter'ın bildikleriyle de. Aralarında karanlık, cevapsız bir soru durmaktadır: Carter onu kurtaran bir melek mi, yoksa onun dünyasını yıkan, başıboş bir ruh mu?

YORUM

"Kollarındaki bu kadına her şeyini borçluydu. Olmak istediği, olmaktan hoşlandığı bu adam haline onunla birlikte olmak için gelmişti. Ve aralarındaki tutku alevlenip üzerlerindeki kıyafetler çıkmaya başlarken, Carter kendisine bunun karşılığını her gün ödeyeceğine dair söz verdi.
Bu onun en derinden istediği yükümlülüğüydü.
Onun değerli borcu.
Onun sevgili bir okka eti."

AĞAĞAĞAĞAĞĞAĞĞAĞAĞĞA

ALLAH'IM BU KALP CARTER'SIZLIĞA NASIL DAYANACAK?! 

CARTER OLMADAN NASIL AYAKTA KALACAĞIM?!

O kadar güzeldi ki, resmen ağlamak istiyorum!

İkimize Dair Her Şey, sıradan bir goodreads gezintisindeyken ana akışımda gördüğüm ve okunacaklar listeme eklediğim bir kitaptı. Çabucak okumak gibi aşırı bir isteğim ve acelem yoktu. Pdf'i olup olmadığına bile bakmamıştım ve ne zaman alacağımı da düşünmemiştim. Zaten ne olduysa, bundan birkaç gün sonra oldu.. 

Klasik bir sabaha karşıydı ve maketi yeni bitirmiş, uyumadan önce goodreads turu yapıyordum. Goodreads'i bilirsiniz, insanın aklına hiç düşünmediği kitapları sokar ve bunun için saat fark etmez. Ve sabaha karşı goodreads'te gezindiğinizde hem hemen hemen bütün arkadaşlarınızın updatelerini görürsünüz hem de birkaç kitabı kesin fark edersiniz. Zaten maketin başından yeni kalkmış halimle de uyumaya hemen geçemezdim. Saat 7 olmadan işlerimi bitirmenin heyecanı gelmiş bir kere! jdhs

Ve o goodreads gezintisinde de yine bu kitabı gördüm ve üzerine bir yorum okudum. SONRASI ZATEN BELLİ! OTURMUŞ YORUM YAZIYORUM!

Yorumları okuduktan sonra koştura koştura bütün sitelerde pdfini aramış ama bulamamıştım ve üzülerek uyumuştum. Sonraki gün- ya da birkaç gün sonra olabilir, hatırlamıyorum- canım @aysegwn abla sayesinde pdf'e ulaştım ve kitaba başladım.


Kitabın biraz uzun olması başta 'sıkılır mıyım acaba lan?' diye bir kuşku yaratıyordu ama ilerledikçe ve olaylar geliştikçe, hiç sıkılmadığımı ve sıkılmayacağımı da görmüş oldum. Kitap, bütün beklentilerimi karşılamaya and içmiş gibi güzel, akıcı ve keyifliydi. Normalde fazla beklenti oluşturduğumda, okuduğum kitapları beğenemiyorum ve benim için bir hayal kırıklığı oluyorlar, beklentimin altında kalıyor ve en fazla 3 puan verdiğim bir kitaba dönüşüyorlar. Ama bu kitap, bu puanları benden söke söke aldı. 

Helali hoş olsun Carter'ıma.

"Carter onu kollarına aldı ve boynuna doğru, "Sen benim her şeyimsin Şeftali. Her zaman öyle oldun. Her zaman. Sen hayatımda başıma gelen en güzel şeysin," diye fısıldadı. Kat'i öptü. "Sen benim her şeyimsin."

Erimek serbest, tabi hala erimemiş olan varsa.

Wes Carter bir insanın isteyebileceği her şeydi. O kadar mükemmeldi ki, onu övme eşiğini geçerek hiçbir şey diyememe evresine gelmiş bulunmaktayım. Çünkü ne desem, hangi kelimeyi kullansam bu adamı tanımlamak için yetersiz kalacak. Mükemmel, güzel, muhteşem.. Bunlardan biri olduğunu söylemek olayı çok basite indirgemek olacak. Şunu söyleyebilirim ki, o muhteşem falan değildi. O Wes Carter'dı ve bu her şeyi anlatmaya yeter.

Kitabın başlarında tanıdığımız sert, sinirli, alaycı ve hiçbir şeyi ciddiye almayan bir suçlu olan Carter, kitap ilerledikçe ve sayfaları tükettikçe o kadar anlayışlı, kırılgan ve düşünceli bir adama dönüştü ki, bunu okumak ve bu değişimi görebilmek çok güzeldi. Benliğinin aşk tarafından yavaşça ele geçirilmesini, karakterinin bu aşk karşısında yeniden yoğurularak şekil almasını ve Carter'ın Kat ve ona duyduğu aşk karşısında eğilişini görmek mükemmeldi. Herkese kapattığı kalbini sadece Kat'e açtı, doğduğu andan beri etrafına ördüğü ve kimsenin aşmasına izin vermediği duvarları Kat'in karşısında un ufak oldu ve geriye hiçbir şey kalmadı. Ve Carter, bir korkak gibi bu durumdan kaçmadı ya da yeni duvarlar inşa etmeye çalışmadı. Kat'e karşı içinde oluşan ne varsa hepsini tek tek kabullendi.

Zeki, mantıklı ve olayların nereye gidebileceğini gören, içinde oluşan duyguların neye mal olabileceğini düşünebilen bir adamdı. Kat'e olan aşkı her gün onu sarmalarken ve giderek büyürken, içinde bulundukları şartlı tahliye edilmiş eski bir suçlu-o suçlunun edebiyat öğretmeni ilişkisinin ikisi arasında gergin bir ip oluşturduğunu ve her geçen dakika o ip üzerinde yürüyerek birbirlerine yaklaşırlarken o ipin ufak bir hareketle kopabileceğinin bilincindeydi. Aralarında ortaya çıkan ilişkinin bir şekilde yanlış insanların kulağına gitmesi ikisini de bitirebilirdi. Ve söz konusu belki bir korkak, duygularından kaçan bir yeni yetme oğlan çocuğu olsaydı, bu riskli durumdan korkar ve kaçardı. Ama söz konusu olan kişi Carter'dı. Kendisini değil de Kat'i düşünen, onu 11 yaşından beri koruyan ve bir gece hayatını kurtardığı o kıza deli gibi aşık olan adam. 

Sizde de bir iç çekme isteği uyandırmıyor mu?

"Masanın üzerinde, aralarında duran kalemi aldı ve kendisinden istenileni yapmaya başladı. Çünkü oracıkta, Şeftali tüm o öfkesi ve güzelliğiyle oturmuş kendisine bakarken, Carter kendisinden onun tarafından istenilen her şeyi yapacağının farkındaydı.
Hem de her şeyi."
----------------
"O kapıdan çıkıp gitmek, yaptığım en zor şeydi Kat." Elini kalbinin üzerine bastırdı. "Oradan çıktığımda bir acı hissettim - bilmiyorum, şey gibi... Nefesim kesildi. Ve senden ne kadar uzaklaşırsam, durum daha da acılı bir hale geldi. Ben... Ben öldüğümü düşündüm."

Bütün bunların yanında bir de bu aşka karşı o kadar sahipleniciydi ki, durum ne olursa olsun hep bu aşka tutundu ve onu korudu. Hiçbir şeyin bu aşka zarar vermesine izin vermedi, kendi geçmişinin bile. Kat'e ve aşklarına karşı her zaman dürüsttü, aralarında gizli kalacak ve daha sonra sorun yaratabilecek hiçbir şeye müsaade etmedi, ne var ne yoksa her şeyi, geçmişini, hayatını ve sahip olduğu kişiliği bütün çıplaklığıyla Kat'in önüne serdi. Bunları yaparken korksa bile, bunu yaptı. Her şeyin ortaya dökülmesi ve aralarındaki şeyin bozulmaması için Kat'e kendisine dair her şeyi anlatması gerektiğini bilecek kadar olgundu, dürüsttü ve bunları yapacak kadar da cesurdu.

Dünyanın en güzel adamlarından biriydi..

"Carter başını onunkine doğru eğdi. "Şeftali." Kollarını ona doladı. "Bana sahipsin." Kat'in gömleğinin eteğini eliyle kavradı. "Bana hep sahiptin."
Kat dudağını ısırdı. Yüzünü buruşturdu ve elini dikkatli bir şekilde vurduğu yanağın üzerinde gezdirdi. "Aynı senin bana sahip olduğun gibi."

Kat Lane, okumaya ciddi anlamda ihtiyaç duyduğumuz ve azlığından dolayı daha da değerli olan 'güçlü kadın karakter' kategorisinin en üst sıralarındaydı ve hatta şunu söyleyebilirim ki, bana ilaç gibi geldi. Asla aptalca ve düşünmeden hareket etmedi, Carter'la arasındaki aşkı her zaman sahiplendi ve etrafındaki herkes bu aşka karşıyken bile pes etmedi. Carter'a ve aşklarına haksızlık yapan kim varsa, hiç umursamadan savunmaya geçti ve bu konuda o kadar kararlıydı ki, Kat'i kalkıp ayakta alkışlamak lazımdı.

Kaldı mı böyle kadın karakterler azizim..

Carter'la ilk tanıştığında, hapishanedeki o edebiyat dersinde bile ona karşı hissettiği çekimi fark etmiş ve bunu asla reddetmemişti. Evet bundan korkmuştu, çünkü ona karşı duyduğu hislerin her geçen gün biraz daha büyümesi ve bu adam hakkında çok zeki olduğu ve edebiyatı sevmesi dışında hemen hemen hiçbir şey bilmemesi karşısında endişelenmeye hakkı vardı. Ama onu tanıdıkça, aralarındaki bağ güçlendikçe ve en sonunda bunun aşk olduğunu gördüğünde, dünya üzerindeki hiçbir güç, Kat'i Carter'dan uzaklaştırabilecek kadar kuvvetli değildi. Bunlar en yakın arkadaşı veya annesi olsa bile. 

Carter kendisine ne kadar açıksa o da ona karşı o kadar dürüst ve açık oldu, kendisini ona açmaktan korkmadı ve duyguları her geçen gün büyüyerek onu sardığında, onları kabullenmeyi bildi. Akıllı, düşünebilen ve son derece kararlı bir karakterdi. Başına gelebilecekleri biliyor, eğer yanlış birisi ona aşık olduğunu öğrenirse hem kendisini hem Carter'ı tehlikeye atacağını görebiliyordu. Çevresindeki herkes Carter'ı sadece hapse defalarca girmiş bir suçlu olarak görürken o Carter'ın herkese karşı kuşandığı zırhın arkasını, içindeki kırılmış, sevilmek isteyen çocuğu görüyordu. Carter'ın olduğu kişinin, sabıka kaydından fazlası olduğunu biliyordu. Ve etrafındaki herkese karşı, onu savunmaktan, aşklarını savunmaktan hiç geri durmadı. Kendisine, Carter'a ve aşklarına güveniyordu ve başka hiçbir şeyi önemsemiyordu. Zaten önemli de değildi.

Ayrıca şunu da belirtmeden geçemeyeceğim ki Kat'i okurken aklımdan geçip duran şeylerden birisi de şuydu:

BAYAN LANE DEDİĞİN BÖYLE OLUR!

"Seni seviyorum çünkü çok özelsin." Onun sağ yanağını öptü. "Gönlün zengin." Burnunu öptü. "Şefkatlisin." Üst dudağını. "Tutkulusun." Alt dudağını. "Ve kuşkusuz, hayatımda gördüğüm en güzel adamsın."

Carter ve Kat dışında diğer karakterlerden de biraz bahsetmek istiyorum ve şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki Beth, Eva, Adam ve Austin dörtlüsü beni sinir krizlerinin eşiğine getirdi. Kitapta bulundukları her sahnede Kat'i, Carter'ı, aralarındaki ilişkiyi yargıladılar ve bunu yaparken o kadar sinir bozucu, kaba ve kırıcıydılar ki, Kat'in yerinde olsam en başta Beth olmak üzere Eva hariç hepsinin ağzına bir tane çakardım. Eva hariç diyorum çünkü Kat zaten ondan uzak durarak ona yeterli cezayı verdi bence.


O kadar saçma bir şekilde Kat'in iradesini yok saydılar ve sanki 25 yaşında değilmiş de 5 yaşındaymış gibi davrandılar, ona ne yapacağını söyleme cüretinde bulundular ki hepsine sinir oldum. Asla Carter'a bir şans vermediler, onun hakkında isminden ve sabıka kaydından başka bir şey bilmemelerine rağmen onun kötü bir adam olduğuna karar verdiler ve sanki kendileri mükemmelmiş gibi Carter'ın Kat için yeterli olmadığına karar verdiler. Ama asıl yeterli olmayan onlardı.

Eva, babasının geçmişindeki olayı Kat'e anlatmazken ve bu olayı bilerek ikiyüzlü bir şekilde hala Carter'ı aşağılarken, Kat için yeterli değildi.

Beth, en yakın arkadaşı olmasına rağmen Kat'ten uzaklaşarak Eva'yla birlik olup Kat'e karşı çıkarken, onun işini, sevdiği adamı ve hayatına dair verdiği her kararı yargılarken, onun yanında olması gerektiği halde karşı safa geçerek Kat'i yargılarken ve ona yalan söylerken, Kat için yeterli değildi.

Adam, Carter'ın neler çektiğini bilirken ve hiçbir zaman insanların arasında Carter'ın haklı olduğunu bilse bile onun yanında durmamış bir korkakken, Kat'e Carter'ın kötü biri olduğu hakkında yalanlar söylerken ve Austin'in pis işlerine karışıp da Carter'ı yargılama cüretinde bulunurken, Kat için yeterli değildi.

Austin, hakkı olmayan her şeyi isteyen ve onları zorla elde etmeye çalışan açgözlü herifin tekiyken, Carter'a hiç hak etmediği halde kötü davranıp hakkı olan şeyi onun elinden çalmaya çalışırken, Dior marka bir takım elbisenin arkasına gizlenip de yaptığı pislikleri kapatmak için kardeşinin yardımına ihtiyaç duyarken ve Kat'e yalan söylerken, Kat için yeterli değildi.

Pardon da, siz kimsiniz ulan derler adama.

Kat'in büyükannesi ve Ben ise, Carter ve Kat dışında sevdiğim tek karakterlerdi. Carter'a karşı yaklaşımları, Kat ve onun ilişkisine saygı duymaları çok güzeldi. Özellikle Ben'in Carter için yaptığı şeyi okumaktan büyük keyif aldım. Austin'i eşek sudan gelene kadar dövselerdi bu kadar etki yapmazdı bence ve onu mahvedebilmeleri, hem de fiziksel hiçbir zarar vermeden, çok güzeldi.

Karakterler dışında da kitapla ilgili puanlamada görmezden geldiğim -ÇÜNKÜ CARTER!- ama yorumda es geçemeyeceğim bazı sorunlar var.

Öncelikle, kitap olması gerekenden çok daha uzun. Giriş kısmı fazla uzun tutulmuş ve kitap en fazla 450-480 sayfada bitebilecekken 528 sayfa olmuş. Bu kadar uzun yazılması beni çok fazla rahatsız etmedi ve görmezden gelebildim ama bu bir sorun olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Üstelik kitap bu kadar uzun yazılmasına rağmen görmek istediğim bazı sahnelerin olmaması da beni biraz üzdü. Okurken eğlendiğim edebiyat derslerini daha fazla görebilmek isterdim mesela, Carter'ın şartlı tahliye kararının verildiği sahneyi okumayı deli gibi istiyordum ama yazar bir anda Carter'ın çıkışının yapıldığı güne atlamış ve o sahneyi yazmamıştı. Bu konuya gerçekten üzülmüştüm.

Ayrıca bir de çeviri ve düzenleme konusu var ki, bir noktaya kadar gözüme batmamışken daha sonra buna dair sorunlar giderek arttı. 'Hadi hayırlısı' diyen bir Carter olamaz mesela, olsa olsa KARTIR'dır o. Ve cümlelerde de bir süre sonra o kadar çok hata vardı ki, bu kitabı baskıya gitmeden önce kimse okumadı mı, okuduysa bunları nasıl gözden kaçırdı, diye bir durup düşündüm. Hem hatalı cümleler çoktu hem de çeviriden kaynaklı bir akış problemi vardı. Bazı paragraflar akıcı bir şekilde devam etmeliyken birbirlerinden kopuktu. Böyle olunca da insan 'keşke orjinalini okusaydım' diyor.

Ama bütün bu sorunları gözardı edebiliyorum çünkü Carter ve Kat'i okumak o kadar güzel ki, geri kalan her şeyi silip atıyor. Kitap tek kelimeyle mü-kem-mel-di. Mükemmel. Herkese şiddetle öneriyorum. Alın, okuyun. Asla pişman olmayacaksınız. He, kitabı bitirince Carter'dan ayrıldığınız için üzülecek ve Kat'i kıskanacaksınız ama bunlar kitabı okuyan herkeste oluşuyor zaten, rahat olun!

Ay ne yazmışım be.

Allah herkese Carter gibi bir 'bir okka et' versin inşallah. Hadi görüşürüz.

Yorumlar

  1. Gerçekten bütün hissettiklerimi anlatmışsın.Carter a bayılma kısmına +100000 kez katılıyorum.Ve kesinlikle kitabı bitirirken hissettiğim üzüntüden bahsetmeyeceğim bile.Acilen birilerine anlatmam lazımmış gibi hissediyordum.Ve şu an rahatladım. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaa yorum bildirimi gelmemiş :( çok sevindim beğenmene! :)

      Sil
  2. Pdf'ini mail ya da farklı bir yolşa paylaşmanız mümkün mü?

    YanıtlaSil
  3. Pdf sini mail yoluyla atabilir mısınız lütfen?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yorum bildirimleri gelmediği için ancak şimdi görüyorum, uzun zaman önce okuduğum için pdf dosyasını kaybetmişim maalesef:(

      Sil
  4. Kitabın pdf sini maile atabilir misin lütfeeen

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. uzun zaman önce okuduğum için pdf dosyasını kaybetmişim maalesef:(

      Sil
  5. uzun zaman önce okuduğum için pdf dosyasını kaybetmişim maalesef:(

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar