SEN, BEN VE 36 SORU / VICKI GRANT || KİTAP YORUMU






Orijinal İsim: 36 Questions That Changed My Mind About You
Yazar: Vicki Grant
Çeviri: Z. Seçil Şimşek
Sayfa Sayısı: 296
İncelemek İçin: D&R
Puanım: 2/5






TANITIM

İKİ YABANCI. İKİ SIR. ARALARINDAKİ UÇURUMU KAPATACAK OTUZ ALTI SORU.

Hildy ve Paul’un, üniversitedeki psikoloji deneyine katılmalarının farklı sebepleri vardı. Deney basit bir soru soruyordu: Sevgi planlı bir şekilde yaratılabilir miydi?
“En kötü anınız nedir?” ve “En son ne zaman kendi kendinize şarkı söylediniz?” gibi sorular, karşınızda oturan yabancıya rahat bir şekilde cevaplayacağınız türden değildi. Fakat siyah-beyaz kadar zıt olan Hildy ve Paul, sorular ilerledikçe çokça sinirlenmiş, kaygılanmış, gülmüş ve ağlamış olacaktı. Bazen sinirden kalkıp gidecek, bazen de soruları cevaplamaya devam edebilmek için birbirlerine ihtiyaçları olacaktı. Sorular bittiğinde ise, ikisi de birbirlerinden sakladıkları sırlarını açığa çıkarmak zorunda kalacaktı. Fakat asıl soru şuydu: Birbirlerini sevebilecekler miydi?


YORUM

BOB: "En çok kıymet verdiğiniz hatıranız hangisi?"
HILDY: Bu tür sorulardan hiç hoşlanmıyorum.
BOB: ben de
HILDY: Nasıl yani?
BOB: boşver
HILDY: Hadi ama.
BOB: hayır
HILDY: Lütfen? 😊
BOB: bi gülücük daha paylaşırsan burdan giderim. soruya cevap ver
HILDY: Sonra da sen mi cevap vereceksin?
BOB: evet 😊


Ulan başlarım sizin şişirme kitaplarınıza he!

Sen, Ben ve 36 Soru, yayınevinin pazarlama politikası sağolsun, gözümüze gözümüze o kadar çok sokuldu ve eğlenceli bir kitap olarak aktarıldı ki, her görüşümde 'acaba alsam mı' diye aklımın bir köşesine yerleşiyordu ve en sonunda anlık bir kararla gidip aldım, okudum. Sonra ne oldu biliyor musunuz?

Keşke almasaydım dedim.

Eğlenceli, karakterlerini sevebileceğim, okurken beni gülümsetecek ve birçok alıntı yapabileceğim tatlı bir romantik komedi okumayı planlıyordum ama bu kitabın bu kriterlerle uzaktan yakından alakası yokmuş. Yüzeysel bırakılan karakterlerle, sırf 'olsun da nasıl olursa olsun' mantığıyla yazıldığına inandığım ve vasat bir aile trajedisinden fazlası olmayan bir backgroundla, eğlenceli olması tasarlanan ancak bunu başaramamış karakter diyaloglarıyla ve asla olmayan olay örgüsüyle yoğrulmuş ve ortaya da okuma sürecinde bana kürekleri çıkarttıracak bir kitap çıkmış. Eh, aldım kürekleri geldim ben de.

Hildy, ailevi problemler yaşayan ve sakarlığını hayatındaki en büyük problemlerden biri yapmış bir karakter. Bu yüzden de geleceğe ve aşka dair umutlarını yitirmiş, sırf SAKAR OLDUĞU İÇİN. Bir psikoloji testine katıldığını düşünürken de kendisini aslında iki insanın, ellerine verilen ve birbirlerine sormaları istenen 36 soru çerçevesinde ve o soruları sordukları süreçte birbirlerinden hoşlanıp hoşlanmayacaklarını inceleyen bir deneyde buluyor. İşlerin ters gitmesi halinde de deneklerin özel hayat güvenliği için kişisel isimleri yerine Hildy ve Bob takma adlarını kullanmaları isteniyor. Hildy bu deneye katılmaya başta itiraz edip gitse de daha sonra geri dönüyor, *artık endişe etmeye bir son verip biraz maceraya atılmak istediğine karar vererek* deneye katılmayı kabul ediyor ve kendisini Paul, nam-ı diğer Bob ile tanışırken buluyor.

Hildy'de kitabın en başından beri beni rahatsız eden bir yan vardı çünkü bütün o aceleci, sürekli endişeli tavırları ve aşırı fazla konuşma ihtiyacı, konudan konuya atlaması ve belki de baştaki soruyu unutturana kadar farklı konularda konuşup durması bana samimi ve tatlı değil, itici geliyordu. Ki bu davranışların neden bir insanı samimi yapacağını düşünüyorlar onu da anlamış değilim. Romantik komedi tadında, tatlı kitaplar deyince insanların aklına neden böyle karakterler geliyor? Kendine güvensiz kadın karakterler yazma ihtiyacını niye ve nereden buluyorsunuz? Lütfen orayı acilen terk edin.

Hildy'nin problemli aile hayatı ise başlı başına bir fiyasko ve sadece kitaba derinlik katması için yazılmış ama o derinliği katmak şöyle dursun okuma sürecinde bana sürekli göz devirtmiş, sıkılmama yol açmış ve o kısımların bitmesine kaç sayfa kaldığını hesaplatıp durmuş bir arkaplan hikayesinden başka bir şey değildi. Sorun yaşamış ve karakterlerinde 180 derece dönüş yaşamış anne ve babanın aralarındaki sorunu çocuklara yansıttığı, Hildy'nin bu konuda bile kendini suçladığı- *özgüvensiz karakter olmak 101: her konuda kendinizi suçlayın*- sürekli kavga ve gürültünün eksik olmadığı ve diğer zamanlarda da ev içerisinde herkesin birbirini görmezden geldiği bir aile hayatını okuduk ve şunu söyleyebilirim ki bu çok gereksizdi. Çünkü bütün o tavırların dayandığı sebep, bana kalırsa eğer, sadece anne baba arasında kalmalı ve öyle çözülmeliydi çünkü zaten Hildy'nin ve kardeşinin- adını tam hatırlayamıyorum- bu olaylarda bir yeri yoktu. Spoiler vermemek için ne olduğunu söylemeyeceğim ama aileyi karıştıran gerçeğin ortaya çıkışı bile o kadar saçmaydı ki.

Hildy'nin babasına sesleniyorum: Bilgisayarın fotoğraf etiketleme algoritması çalışana kadar hiçbir şey fark etmedin mi yani? GERÇEKTEN Mİ? Helal sana, ilgili ve çocuklarına dikkat eden mükemmel(!) baba.

HILDY: Biz ikimiz de bu yerde ilginç bir şekilde mutlu hissediyoruz.
BOB: ciddi misin. *ilginç bi şekilde
HILDY: Bu kötğ bir şey değil. Ben sürprizleri severim. Kesinlikle sıkıcı biri değilsin.
BOB: beni o kadar uzun süredir tanımıyosun. benim en büyük sürprizim aslında sıkıcı biri olduğum olabilir
HILDY: Bu sebeple ben de durum hala böyleyken durmamız gerektiğini düşünüyorum.
BOB: yani
HILDY: Bence sohbeti bitirmeliyiz.
BOB: ben istediğimde durmadık ama şimdi durmak mı istiyosun?!?
HILDY: Evet. Ben de sıkıcılaşmak istemiyorum. Yarın aynı saatte konuşalım.
BOB: betty?
BOB: betty?
BOB: ooooof

Bob, nam-ı diğer Paul ise, bu deneye sırf gönüllü olanlara verilecek 40 dolarlık ücret karşılığında katılıyor ve aslında konuyu bile sormuyor. Daha sonra deneyin içeriğini duyunca vazgeçmek istiyor ama sırf parayı alabilmek için kalmaya karar veriyor ve bir sonraki aşamada Hildy ile tanışıyor.

Paul, bana kalırsa, gereksiz bir *gizemlilik* içerisinde yaşamayı tercih eden bir karakterdi. Kimsenin onu zorlamadığı bu deneydeki sorulara zorla ve isteksizce, sanki yapması için birileri onu zorlamışçasına cevap veriyor ve kendisi hakkında çok şey anlatan Hildy'ye karşın o hiçbir şey anlatmıyordu. Öyle ki bir süre sonra Hildy'nin çıldırıp ortamı terk etmesine sebep oldu. Olaylı geçen bu ilk tanışma evresinden birkaç gün sonra da, en başta çizdiği umursamaz profiline ve isteksizliğine tamamen zıt olarak Hildy'ye kendisi ulaştı, bir anda soruları cevaplamaya istekli göründü ve cevaplar sırasında hala detaylar saklıyor olsa da ilk tanışmalarındakine nazaran kendisine ve hayatına dair çok daha fazla bilgi verdi. Ama yine de adı gibi basit şeyleri söylemekten kaçındı. Burada soruyorum, bu ne şimdi?

Üstelik Hildy'ye ulaşma biçimi de deneyde verdikleri Bob takma adıyla açılmış bir facebook hesabıydı ve o Hildy'nin duvarındaki bütün her şeyi görüp onlar hakkında yorum yaparken Hildy'ye adını bile söylemedi, telefon numarasını bile vermedi çünkü çok gizemli beyefendimiz cep telefonu kullanmıyordu. Söylediğine göre bu kadar kolay ulaşılabilir olmaktan hoşlanmıyormış.

Bak bak tavırlara bak sen.

Yazarın bu 'bir şeyleri anlatmaktan kaçınma, söylememe ve ulaşılamazlık' tavırlarını yazmasının tek sebebi Paul'e ilginçik katmak ve vasat hikayeyi biraz canlandırmaktı büyük ihtimalle, ama bu kısımda da sınıfta kaldı. Paul'ün bu davranışları kitap boyunca iç bayıcı, sıkıcı ve göz devirten dereceden ileriye gidemedi. Tatlı veya komik değildi, kendisinde sevebileceğim hiçbir şey yoktu ve açıkçası hiçbir davranışını da anlamlandıramadım. Ayrıca yazar yine Hildy'de yaptığı taktiği uygulamış ve  özgüvensiz kadın karakter-gereksiz gizemli erkek karakter çiftine sadık kalmış. Ve nasıl bu denklemin kadın karakter kısmından hoşlanmıyorsam, erkek karakter kısmından da hoşlanmıyorum. Bu denklemden komple hoşlanmıyorum. Sizce de yetmedi mi artık bu vasat hikayeler?

Bi' salın bizi artık.

Yani demem o ki, yabancı yayınlarının baskısına, tatlı cilt tasarımına ya da gördüğünüz kısa kısa diyaloglara kanıp da kitabı hemen almayın. Ben goodreadsteki yorumları karıştırmadan gidip almıştım, ben ettim siz etmeyin. Gidin birkaç yorum okuyun (bookstagramda değil bloglarda veya goodreadste bakın) ve ona göre hala okumayı isteyip istemediğinize karar verin.

Öf yorumu yazarken bile sıkıldım be.






Yorumlar

Popüler Yayınlar