SEN - SELVİ ATICI / KİTAP YORUMU
Yazar: Selvi Atıcı
İsim: Sen
Sayfa Sayısı: 446
İncelemek İçin: D&R
Puanım: 5/5
TANITIM
Bir varmış bir yokmuş. Uzak diyarlarda Süheyla isminde bir prenses yaşarmış. Bu prensesin en çok sevdiği şey ailesiymiş. Ancak bir gün Demir diye biri, pervasız gülüşünün ardına sakladığı çelik gibi iradesiyle kalbine sızmayı başarmış ve Süheyla'ya başka birini de sevebileceğini öğretmiş. Süheyla, Demir'i hoş geldin diyerek kabul etmiş hayatına ve birlikte geçirecekleri mutlu bir gelecek hayali kurmaya başlamış.
Eğer bu bir masal olsaydı, Süheyla'nın hikâyesi aynen böyle olurdu. Ama bu bir masal değildi. Bu, ailesini çok seven ve kardeşinin intikamı için her şeyi göz almış bir kadınla, kendi kefaretini ödemeye çalışan bir adamın hikâyesiydi.
Önünde hiçbir şeyin duramadığı bir hikâyeydi. Aşkın bile...
YORUM
"Ben sana tapan adamım. Ben, özleminden aklını kaçıracak olan adamım! Ben, seni görebilmek için, tüm televizyon kanallarında rezil olmayı göze alan adamım! Kahretsin, Sü! Ben, hayatını seninle geçirmek için yanıp tutuşan adamım! Ben, senin sevdiğin adamım!"Şimdi sorarım size:
MÜMKÜN MÜ ULAN ERİMEMEK?!
Eğer yorumlarımı biraz takip ediyorsanız mutlaka fark etmişsinizdir, ki zaten hep de söylerim, Selvi Atıcı'nın yeri bende çok başkadır. Kitaplarında kullandığı dili de, yarattığı karakterleri de her zaman çok sevmişimdir ve öyle ki, en favori kitabımı ya da en favori karakterimi bile seçmekte zorlanıyorum. Hangisini birinden üstün tutmaya çalışsam bu sefer aklım diğerinde kalıyor, kıyamıyorum ve asla bir seçim yapamıyorum. Hal böyle olunca da hepsinin yeri bende çok başka oluyor!
Çıkmış bütün Selvi Atıcı kitapları elimde olmasına rağmen, elimdekileri bitirmeye ve bir boşluğa düşmeye cesaret edemediğimden, son iki tanesini bir hazine gibi saklıyordum. Ama bir yandan da buna dayanmak o kadar zordu ki, elim sürekli kitaplığa gidiyor ve daha sonra da geri çekiyordum!
Ama en sonunda dayanamayarak Sen'i okudum.
VE O KADAR GÜZELDİ Kİ ALLAH'IM!!!
AĞLAMAK İSTİYORUM RESMEN BİTTİĞİ İÇİN!!
"Onunla, bir buzdolabının önünde yıllarını geçirebilirdi. Sonunda aç kalabilirlerdi. Sorun değildi. Kalbi görüntünün aklına üşüştürdükleriyle giderek büyür ve ısınırken, yüz hatları gergef gibi gerildi. Bir insanın birine sırılsıklam aşık olduğunu bir buzdolabının önünde anlaması ne tuhaftı. Süheyla, kaygıyla ve tamamen bilinçsizce kafasını kaşırken Demir, onu kollarının arasına almak istiyordu. Düşünceyle havalanan kollarını hızla göğsünde kavuşturdu. Hapı yutmuştu! Hem de fena halde..."
Demir Mızrak, sen ne güzel adamsın.
Sevdiği kadın için endişelenirken her şeyi yapabilecek konuma gelen, onu korumak pahasına kendisine kızıp terk etmesini bile göze alan, suratına yerleştirdiği alaycı ve muzip gülümsemesiyle hem Sü'nün aklını hem de okuyucunun aklını başından alabilen, sevgisini göstermek konusunda asla çekinmeyen ve duygularını kabul etme konusunda da çoğu karakterin aksine korkak bir oğlan çocuğu gibi davranmayan, onları olduğu gibi kabul edebilen bir adamdan bahsediyorum burada. Bütün kalbini alıp da sevdiği kadının ellerine bırakan, karşılığında da sadece onun kendisini sevmesini isteyen bir adam.
Süheyla'nın güvenliği için bütün işini gücünü bırakarak tüm vaktini onun çevresinde olmaya, onu yalnız bırakmamaya ayırışı o kadar güzeldi ki. Onu sevdiğini fark etmemişken bile aslında onun için atan kalbini dinleyişi, kendini sürekli kadının yanında buluşu ve onunla değilken bile Süheyla'yı düşünmesi aslında bütün sevgisini gözler önüne seriyordu. Onun kararlarına saygı duyuyor, peşinde olduğu gerçeklere ulaşması için ona elinden gelen her türlü yardımı yapıyordu. Süheyla'nın kendi hayatını yok saymış bir biçimde hareket etmesine rağmen onunla bir gelecek kurabilmek için bütün önlemleri alan, Sü'nün kendisine gerçekten kızıp, kırılacağını ve onu düşünmeden bırakıp gideceğini bildiği halde onun iyiliği için çabalayan halleri o kadar güzeldi ki! Bütün o sevgisiyle ve kararlılığıyla Süheyla'yı bırakmayacağını, ona kendini ne pahasına olursa olsun affettireceğini ve onun hayatından çıkıp gitmesine izin vermeyeceğini göstermesi mükemmeldi. Size daha nasıl anlatayım bu adamı?!
Tek kelimeyle, mükemmeldi.
"Neler hissettiğimden haberin var mı? Senin nerede olduğunu düşünürken, başının hangi bela içinde olduğu hakkında kafamda türlü sahneler geçerken neler çektiğimden haberin var mı?" Bir eli havaya kalktı, tekrar sertçe ve gürültüyle tezgaha indi. "Senin nerede olabileceğini düşünürken arka arkaya kaç tane sigara içtiğimden haberin var mı?"
Kimseye anlatmaya cesaret edemediği acısını sadece Süheyla'ya anlatışı, hem de o anda hissettiği bütün duygu ve düşünceleriyle, ona olan güvenini ve sevgisini o kadar belirgin bir şekilde gözler önüne seriyordu ki, kitabı okurken bunu hissetmemek mümkün değildi. Bunu yapmasının bıraktığı etkiyi ne Sü atlatabilir, ne de ben atlatabilirim.
"Demir Bey, ihtiyacı olan tek şeydi. Farkında olmadan boşluğu doldurmuş, Süheyla'ya unutma iznini vermişti. Adam püsküllü bela olabilirdi. Ama Süheyla'ya iyi gelmişti. Kaybettiklerinin yerine gelmiş, içindeki acı boşluğu doldurmakla kalmayıp taşmış ve tamamen bilinçsizce yarasını üfleye üfleye sarmıştı. Süheyla, onu sevmeye mecbur kalmıştı."
Süheyla, güçlü karakteriyle, kafasına koyduğunu yapmasıyla ve sevdikleri için her şeyi göze alabilmesiyle favori karakterlerim arasına üst sıralardan bir giriş yaptı. Kendi hayatından, sırf sevdiği insanlar için vazgeçebilmesi ve bunu yaparken bir an bile düşünmemesi, amacı doğrultusunda her şeyi yapabilecek bir kararlılığa sahip olması çok güzeldi. İstediği şeyleri başarma konusunda kendisinden başka kimseye güvenmeyen, güçlü ve sağlam bir kadındı. Ki böyle kadın karakterleri okumaya cidden bayılıyorum.
Kendi doğruları olan ve her şeyi keskinlik çizgisiyle ayıran bir kadındı. Belirsiz hiçbir şeyden hoşlanmıyor, her şeyin apaçık bir şekilde anlaşılır olmasını istiyordu. Sırf bu yüzden, belirsizlikten hoşlanmadığı için, Demir'le aralarındaki ilişkinin sınırları silikleştiğinde, adamın kesin bir karar vermesini isteyen bir kadındı Süheyla. Demir'in geçmişinden gelen hayaletleriyle mi, yoksa Süheyla ile mi kalmayı istediğine karar vermesini, ona göre hareket etmesini istiyordu ve bunu da açıkça dile getirmişti. Hayaletlerle gelen bir adamı istemiyordu, ve Demir ona bir paket olarak bütün haliyle gelmeyecekse, kendisi için sadece Demir Bey olarak kalacağı konusunda da kesin kararlıydı. Seviyordu, adama deli gibi aşıktı ama asla yarım bir şeyler de istemiyordu. Ve bu, Sü'yü Sü yapan en belirgin özelliklerden birisiydi.
Utangaç, sıkılgan ve ne istediğini bilmeyen, buluttan nem kaparak gereksiz tartışmalar çıkaran ve insanı bezdiren karakterlere ağzının payını veren, hayattan beklentilerini de isteklerini de kesin bir şekilde belirlemiş ve onlar için çabalayan bir kadındı Süheyla. Ne söylemek istiyorsa söylüyor, bir insanı kırmamayı düşünmektense ona doğruları söylemeyi daha önemli buluyordu. Hem zihin hem de bedensel gücünün farkındaydı, kendisini korumak için başkasına muhtaç değildi ve çizmesine sakladığı muşta ile kelebek çakısı ona yeter, hatta fazla gelirdi.
Ve işte bu yüzden, böyle bir kadının, Demir'in aşkı karşısında yenilişini okumak mükemmeldi. Amaçları dışında hiçbir şey düşünmezken Demir'i önemsemeye başlaması, doğru olduğunu bildiği yolda ilerlerken, ona yanlış yapıp yapmadığını düşündüren tek insanın Demir olması ve en ince ayrıntısına kadar planladığı geleceğinin yönünü, sadece Demir için değiştirmesi çok güzeldi. Sürekli Demir'e laf sokarken aslında bunu ona sinir olduğu için değil de onunla inatlaşmayı sevdiği için yapması, ona karşı olan hislerini fark ettiğinde onları geri çevirmek yerine kucaklaması ve ona çok kızıp da onu terk ettiğinde bile, ona bir şey olduğu düşüncesi aklına girdiği anda bütün kararlarını ve sınırlarını yok sayarak kalkıp onun yanına gitmesi, bunu yaparken de kendisini ezip geçmeyi hiç umursamaması, Sü'nün Demir'e olan aşkının ne kadar büyük olduğunu tüm gerçekliğiyle bize gösteriyordu.
"Ama Sü'nün onu arzuladığını bilmek, dokunuşundan hoşlandığını görmek... Göğsünün sıkışmasına neden olan bir gurur veriyordu. Onun gibi bir kadının kendisini istediğini bilmek Demir'i dünyanın en özel adamıymış gibi hissettiriyordu. Çünkü Süheyla özel bir kadındı. Ve bunu fark edebilen nadir insanlardan olduğu için şanslıydı."
Kitabı okurken aslında Selvi Atıcı okumayı ne kadar özlediğimi fark ettim. Sen'i okumaya başlamadan hafif bir slump geçiriyordum ve bu kitabın bana iyi geleceğini biliyordum, geldi de. Şimdi Biz çıkana kadar dayanıp elimdeki son kitabı okuyup bitirmemek için dayanmaya çalışacağım.
Ayrıca kitabı okurken bana eşlik eden Gonca'ya (@evetherneyse), Şeyma'ya (@monsterinmybook) ve Büşra'ya (@hunharcaokuyankiz) teşekkür ederim.
Başka ne diyebilirim ki? Bir Selvi Atıcı kitabıydı ve ben yine eridim.
Söyleyin şimdi, nasıl dönülüyor normal hayata?
Yorumlar
Yorum Gönder