RÜYA ATEŞİ / KAREN MARIE MONING || KİTAP YORUMU







Orijinal İsim: DreamFever (Fever #4)
Yazar: Karen Marie Moning
Çeviri: Barbaros Bostan
Sayfa Sayısı: 448 
İncelemek İçin: 
Puanım: 4/5






TANITIM

Geçmişimi çalmış olabilirler. 

Ama geleceğimi elimden almalarına asla izin vermeyeceğim. İnsan ve Peri dünyaları arasındaki duvarlar yıkılmıştı. Doymak bilmez, ölümsüz Unseelieler buzdan hapishanelerinden kurtulduğunda, MacKayla Lane ölümcül bir tuzağa düşecekti. Peri Efendisi tarafından esir tutulan MacKayla'nın, kim ya da ne olduğuna dair her şey, zihninden silinmişti. Oysa Mac, Sidhe-kahinlerini görebilen tek kişiydi ve iki dünyayı da kontrol edecek anahtarı elinde tutan gizemli kara büyü kitabının izini sürebilecek tek canlı da oydu...


Hafızasını geri kazanmak, yalnızca ilk adımdı. Mac, Dublin'in mücadele dolu sokaklarında savaşıp eski, gizli bir tarikatın tehlikeli ağına düşecekti. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı peri dünyasında, dostu olduğunu iddia edenlerin karmaşık yalanlarıyla mücadele edecekti. Mac, her şeyini kaybettiğini düşünüyordu ama onu sarsacak bir gerçekle yüzleştiğinde, aslında oyunun daha yeni başladığını anlayacaktı.



Kendine bile güvenmezken kime güvenebilirsin ki?




YORUM

"Etrafımda ne kadar çok insan olursa olsun, kaç kişiyi seversem ve kaç kişi tarafından sevilirsem sevileyim, doğum ve ölüm anında yalnızdım. O anlarda yanımızda kimse yoktur. Bu yolculuk yalnız yapılır."

Barrons, bu seriyi sadece senin için okuyorum bebeğim.

Eğer bu seriye ait herhangi bir yorumumu okuduysanız siz de fark etmişsinizdir ki bu seriye ayılıp bayılmıyorum ve karakterlerin çoğunu da sevmiyorum. Ama üçüncü kitapta yazar olay kurgusunu beklemediğim ama istediğim bir şekilde iyileştirince, ana karakter olan Mac sonunda daha katlanılır bir hale gelince seriye olan inancım artmış ve ilk defa bir sonraki kitabı merak etmiştim. Bu yüzden de üçüncü kitap bittiğinden beri hemen hemen her ay, Rüya Ateşi'ni aylık okuma listeme alıp durdum ama ya o an canım istemediğinden, ya rs'ye denk geldiğinden ya da vaktim olmadığından okuyamadım. Ve ne ara bu kadar zaman geçti bilmiyorum ama ocak ayından beri okumayı amaçladığım kitabı ancak ağustos sonunda okuyabildim. Tam 7 ay sonra. YEDİ.

İstikrar konusunda mükemmelim.

Aslında bu aralar başka bir kitap okuyorum ve Rüya Ateşi'ni okumayı yine planlamıyordum, ama geçenlerde bir gün yanımda kitap olmadığı için bari pdf okuyayım demiştim ve telefondaki kitapları karıştırırken elim Rüya Ateşi'ne gitti, başladım. 

Serinin 4. kitabı olduğu ve hali hazırda yazmış olduğum 3 yorum zaten olduğu için, genelde yaptığım gibi karakterlerin analizine falan girmeyeceğim çünkü hem aynı insanların analizini yapmak - değişim geçirmedikleri için- saçma geliyor hem de yaklaşık 2 saattir yorumu nasıl yazacağımı bilemeden ekrana bakıyor ve bir paragraftan öteye gitmeye çalışıyorum. O yüzden umalım da sonunda toparlayabilmiş olayım.

Ateş serisinde yokluğunu hissettiğim en büyük şey mantıklı bir kurguydu ve yukarıda da dediğim gibi, 3. kitapta yazar bu işi biraz olsun toparlamaya başlamıştı. Ve bu yüzden Rüya Ateşi'ne başlarken genelde hep düşük tuttuğum beklentimi bir tık arttırdım. Ve sanırım seride ilk defa beklentim karşılandı. 

*alkış alkış alkış*

İki evren arasındaki duvar yıkılıp da Unseelie ırkı dünyayı basınca, üstüne üstlük Mac bir pri-ya'ya dönüşünce olayların nasıl toparlanacağını merak etmiştim çünkü çok fazla detay gerekiyordu. Önce Mac kurtulmalıydı, sonra durumu düzeltmek için plan yapmalılardı ve bunları yaparken de beni sıkmaması gerekiyordu. Çünkü bir kitap olay olmamasından daha kötü olan şey nedir biliyor musunuz?

Sırf olay olsun diye olay yazılması.

Ve açıkça söylemek gerekirse, özelliklere sonlara doğru, kitabın biraz bu noktalara kaydığını hissettim. Çünkü bir yerden sonra her bölüm sonunda başka bir halt olmaya başladı. Ama son kısımlara kadar kitap beklemediğim şekilde iyi idare etti . Evet yine birkaç açıklık bıraktı, bazı detaylardan neden bahsettiğini bile anlamadım ve Barrons kısımlarında bizi bilgilendirmeyi hala reddediyordu, ama yine de hakkını vermek gerek, güzel toparladı.

"Önceliklerim niye garipmiş?" diye sordum. Kıyafetim hakkında ne düşündüğü önemli değildi. "Rengarenk giyinmemden nefret ederdin, deri giymemden de hoşlanmıyorsun. Hoşuna giden bir halim var mı?"
"Senin deyiminle Yüce Lord, hani prenslerini sana tecavüz etmeye gönderen ve belki kendisi de sana tecavüz eden adam seni ziyarete geliyor ve sen bunu laf arasında mı söylüyorsun? Çiçek de getirdi mi bari? Ve sorunuzun cevabı da çıplak haliniz, Bayan Lane."

Sonlardaki olay gereksizliğinden ve bırakılan kurgu boşluklarından ayrı olarak, kitapta hoşlanmadığım ve puan kırmama sebep olan bir diğer nokta ise hala ama hala Barrons kısımlarını çok hızlı geçmesi ve bu sahnelerin zaten çok az olmasıydı. Ulan, 4. kitaba geldik ama hala adamı göremiyoruz be. Rowena The Kocakarı'nın sahnesi bile daha çoktu. Nasıl şimdi gidip 5 puan vereyim?

Hayır, zaten hayatımızda bir Barrons yok. Bari bırakın da okuyalım be.






Yorumlar

Popüler Yayınlar