MİMARLIK || BİR ÖMÜR TÖRPÜSÜ



Bütün her şey değişmeden önce istediğim zaman film izlediğim, kitap okuduğum, uyuyabildiğim, arkadaşlarımla ve ailemle vakit geçirebildiğim bir hayatım vardı. Bir hayatım vardı.

Sonra ne oldu biliyor musunuz? 

Mimarlık okumaya başladım.


Herkese merhaba! Bugün, çok uzun zamandır bahsetmek istediğim ama fırsatını yeni yeni bulabildiğim bir konuyla buradayım: 

Mimarlık öğrencisi olmak nedir ve bununla nasıl baş edilir?

Eğer instagram hesabımı (@fbibliotheca) zaten takip eden biriyseniz, mimarlık okuduğumu biliyorsunuzdur çünkü bununla ilgili story kısmında çok fazla şey paylaşıyorum. Yaptığım projeler olsun, derslerle alakalı bir şeyler olsun ya da sadece komik ama acı bir şekilde gerçek olan durumlar olsun birçok şeyi storylerimde bulabiliyorsunuz. Ama her zaman bölümle ilgili daha detaylı bir yazı yazmak ve mimarlık seçmek isteyenlere/seçenlere nasıl bir durumun içine girdiklerini/gireceklerini açıklamak istiyordum. En sonunda da blogumu ve instagram hesabımı sadece kitaplar üzerine olmaktan çıkarma kararını alınca, bir de üstünde sınav sonuçları açıklanıp dönemin başlaması yaklaşınca, oturup her şeyi tek tek yazmaya karar verdim. 

Öncelikle şunu söylemek isterim. Bunları anlatmamın sebebi sizi korkutmak, bölümden soğutmak falan değil tam aksine, içine gireceğiniz ortamı bilmenizi, hayatınızda yaşanacak değişikliklerin farkına varmanızı istememdir. Emin olun, hazırlıksız yakalanmayı istemezsiniz.



1| Mimarlık üzerine bahsedilen 'efsaneler' aslında efsane değil. Tamamen gerçek.

Mimarlık kazanan, okumak isteyen herkesin yaptığı gibi siz de instagramda olsun, ekşi sözlükte olsun mimarlıkla ilgili paylaşımlara bakmışsınızdır. Karşınıza neler çıktı? Uyumamakla ilgili capsler, hocaların davranışlarının berbatlığıyla alakalı yazılar, jürinin korkunç olduğuna dair söylenenler... Aynısını ben de düşündüğüm için biliyorum, bunların %100 gerçek olmadığını, durumların abartıldığını, eğer derslerinizi boşlamadan çalışırsanız bu bölümün de aslında diğer bölümlerden pek farkının olmayacağını, ortalama bir zorluk derecesine sahip olacağını düşündünüz. Şimdi sakin olun ve bu düşünceyi yavaşça bir kenara bırakın. O gördükleriniz tamamen gerçek olmakla birlikte, buzdağının sadece görünen kısmı.


2| Psikolojinizi hazırlayın. Dağılacaksınız.

Bölüme başladıktan çok kısa bir süre sonra, takriben dört haftada, öğreneceğiniz ilk gerçek şu olacak: uykuyu unutmak zorundasınız. Uyumayı sevip sevmemeniz, 'ben zaten alışkınım ya' deyip dememeniz önemli değil çünkü bu durum sizi düşündüğünüzden çok daha fazla çarpacak. Yıllar boyunca uykusuzluğa, sabahlamaya alışmış bir insan olarak söylüyorum ben de zorlanmayacağımı düşünmüştüm ama gelin görün ki evdeki hesap çarşıya uymuyor. Toplu taşımada uyuklayacağınız, gözlerinizi açık tutabilmek için koca koca kupalarla filtre kahve içeceğiniz, uyumak isteyip de ödeviniz yetişmediği için uyumaya gidemeyeceğiniz, gitseniz bile bu yüzden vicdan azabı çekeceğiniz dönemleriniz olacak. Özellikle jüri haftalarında, uykusuzlukta 40. saati geçtikten sonra saçma sapan şeylere gülmeye başlayacaksınız, size yöneltilen sorulara/cümlelere cevaplarınız birkaç saniye gecikmeli gidecek ve günün geceye, gecenin tekrar güne dönüşmesini izlerken zaman kavramınızda bir sapma olacak. Günlük ikişer-üçer saat uyuduğum haftalarda uyuyup uyandıktan sonra hala aynı günde olduğumuzu hemen fark edemediğim zamanlar oluyor. Sizin de olacak. Ve günlerin ne kadar uzun olduğunu, daha sonra da bu uzunluğa rağmen size yetmediğini göreceksiniz.


3| Egoyu ve gururu bir kenara bırakın. Sürüneceksiniz.

Birinci sınıfın ilk ödev teslimlerinde sizi çok fazla sıkmayacaklar. Yaptığınız çalışma hakkında birkaç bir şey söyleyip geçecekler ancak zaman ilerledikçe eleştiriler, eleştiri adı altında hakarete kadar dönüşebilecek. O dersi alan her kim varsa onların önünde rezil olacaksınız. Çalışmanıza ne kadar zaman harcadığınızın, o maketi yaparken elinizi kaç kez kestiğinizin, o çizim için kaç saat uyanık kaldığınızın hocalar için hiçbir önemi yok. Özellikle proje derslerinde sizi çağırıp o hafta yaptığınız çalışmadan bahsetmenizi isteyecekler ve bu arada size türlü türlü sorular sorarak elinizi ayağınıza dolaştıracaklar. Bunu neden böyle yaptın? Neye göre şöyle bir karar aldın? O nerede? Bu nerede? Neden bunu denemedin? Özellikle ilk başlarda bu sorulara çok fazla cevap veremeyeceksiniz ve bu yüzden de siniriniz bozulacak, etrafınızda sizi dinleyen insanlar gerginliğinizi arttıracak. Eğer yaptığınız şeyi beğenmemişlerse eleştirilerin dozu artacak ve o elinizdeki ödev tamamen çöp olacak. Çizimse üstü karalanacak, maketse parçaları sökülecek, kırılacak. Sınıftan çıkarken geri dönüşüm kutusuna bırakacağınız bir şeye dönüşecek. O yüzden bunlara kendinizi hazırlayın ve o gerginliği, gururu bir kenara bırakın. O sınıftaki insanlara rezil olmuş olabilirsiniz, evet, ama siz yerinize oturup onlardan biri oraya geçtiğinde o da herkese rezil olacak. Herkesle eşit durumda olduğunuzu ve bunların sadece sizin başınıza gelmediğini unutmayın. 


4| Gereksiz masraflardan kaçının.

Okula ilk başladığında aşırı heyecanlı davranan ve hemen çizim masası, cam masa vs. almaya girişen arkadaşlar vardır. Onlardan olmayın. Çünkü her ne kadar mimarlık deyince insanın aklına çizim masası geliyor olsa da, bu durum değişeli çok oluyor. Bu yüzden kırtasiyecilerin çok önemliymiş gibi gösterip sizi çizim masası almaya ikna etmesine izin vermeyin. İhtiyacınız olan tek şey düz kenarları olan, mümkünse 1.5mX1m ölçülerinden küçük olmayan bir masa. Ama daha küçükleriyle de çalışılabilir. Çünkü zaten, yoğun bir şekilde el çizimi yapacağınız zamanlar en fazla 2 yıl sürecek. Evet, bir çizim masanız olsa daha rahat edersiniz ve düz masaya göre bel ve boyun ağrılarınız büyük oranda hafifler ama o ağrılardan asla tam olarak kurtulamayacağınız için, böyle bir masrafa girmenize gerek olduğunu düşünmüyorum. Özellikle de şehir dışında okuyan bir öğrenciyseniz çizim masasına asla para harcamayın. Hem yurt odalarında yer açısından sıkıntı olur hem de zaten okulda bu ihtiyacınızı karşılayabileceksiniz. Cam masa almanızı tavsiye edenler de olacaktır, alta başka bir çizimi koyup üstünden bas-geç yapacağınız zaman işinize de yarar ama bunun da başka bir alternatifi var: çizimi alın ve pencereye yapıştırın. Arkadan güneş vuracak şekilde ayarlarsanız da mükemmel olur çünkü böylece alttaki çizimi daha rahat görebilirsiniz.


5| Kırtasiyenin cazibesine kapılmayın.

Kırtasiyeler zaten insanı cezbeden yerlerdir ama özellikle bizim akıllarımızı başımızdan alır. O yüzden uyarıyorum: dersler başlar başlamaz kendinizi kırtasiyedeki renkli kalemler bölümünde kaybetmeyin ve deli gibi para harcamayın. Zaten yüksek olan kalem fiyatları şimdi tavan seviyelerini görmüşken bunu yapmanıza hiç gerek yok. Üstelik birinci sınıfın özellikle ilk döneminde çok fazla renkli kalem kullanmayacaksınız bile. Birkaç renk alarak ve eski renkli kalemlerinizi kullanarak uzun süre idare edebilirsiniz. Bu yüzden bana kalırsa hocalar istemediği/ödevde kullanmanız gerekmediği sürece renkli kalem koleksiyonu yapmaya başlamayın. Onun yerine en az ikişer tane 0.3, 0.5 ve 0.7 olmak üzere uçlu kalem ve farklı kalınlıklarda kurşun çizim kalemleri alın. Uçlu kalemlerinizi yedekleyerek tutmakta fayda var çünkü çabuk bozulabiliyor ve grup ödevleri olduğunda herkesin eşyası birbirine karıştığı ya da ödev yapılan yerde unutulduğu için çok sık kaybolabiliyor. 


6| İyi bir bilgisayar alın.

Eğer işinizi gören bir bilgisayarınız varsa bunu hemen yapmanıza gerek yok ancak halihazırda kendinize ait bir bilgisayarınız yoksa mutlaka bir tane edinmeniz gerekecek ve bana kalırsa bunu yaparken ortalamadan biraz daha iyi bir bilgisayar almaya dikkat edin. İçine çok fazla program kuracak, bir sürü belge yükleyeceksiniz ve bu yükleyeceğiniz programlar ağır programlar olacağı için bilgisayarınızın çalışma hızının düşmemesi, yapacağınız işlerimleri kaldırabilmesi çok önemli. Çünkü üzerinde çalıştığınız dosyalar siz çizdikçe, modelledikçe daha yüksek boyutlara çıkacak ve programlar donmaya, hata vermeye, işlem süresini uzatmaya başlayacak. Bu yüzden eğer yeni bir bilgisayar alacaksanız mutlaka bu gereklilikleri göz önünde bulundurun.


7| Arkadaşlarınızı iyi seçin. Üst sınıflardan mutlaka en az bir arkadaş edinin.

Bu madde size çok önemli gelmeyebilir çünkü bu öneri aslında her bölümde geçerlidir. Sizi derslerinizden alıkoymayacak iyi bir arkadaş çevresine, ders notlarını ve çıkmış soruları alabilmek için üst sınıflardan arkadaşlara her zaman, bölüm fark etmeksizin ihtiyaç duyulur. Ama bu maddeyi bu listeye eklememin sebebi yazacak farklı bir şey bulamamam değil, bu maddenin mimarlık öğrencileri için bir tık daha önemli olmasıdır. Çünkü bizim fakültelerimizde bir öğrenci, derse başladığı ilk günden itibaren bir grup ödevinin parçası haline gelecektir ve bu ödevlerin sayısı o bölüm bitene kadar artarak devam edecektir. Bu yüzden çevrenizde bulunan insanlarla anlaşabilme dereceniz, onların iş bölümüne saygılı ve iş yapmaya ne kadar istekli oldukları çok önemli. Grup ödevlerinde çıkan tartışmalar sebebiyle bir bakacaksınız ki sene sonunda sınıfın yarısıyla tartışmışsınız, bir sonraki ödevde kimlerle grup olacağınız hakkında da bir fikriniz yok. 'Bizim arkadaş grubumuz ödev yüzünden tartışmaz' demeyin, çünkü tartışacaksınız ve bazılarınız daha sonra birbirlerinin yüzüne bile bakmayacak. 

Ayrıca üst sınıflarla kuracağınız iletişim de çok önemli çünkü ders notlarını ve çıkmış soruları bırakın, onlardan almanız gereken daha büyük bir yardım var: projeyi hangi hocadan almalısınız? Çünkü yaz okulunda tekrar almadığınız sürece bir projeden kaldığınız anda okulunuz uzayacak ve bu yüzden üst sınıflardan edineceğiniz proje hocanızın nasıl biri olduğu, onun ne gibi projeler verdiği, jürilere hangi hocaları çağırdığı gibi bilgiler altın değerinde. O yüzden mutlaka iyi bir çevre edinin. Ki sizi temin ederim, bunu yapmak projeyi yetiştirmekten daha zor.


8| Sosyal hayatınıza elveda deyin.

Biliyorum, bu maddeyi de çoğu bölüm için söylerler ve çoğu bölümde de bu gerçekleşmez, aslında olaylar hep abartılmıştır ve gezip tozup sadece vize-final haftasında çalışıp dersleri geçerler. Ama mimarlık fakültesinde bunun gerçekleşmeme ihtimali yoktur. Yavaş yavaş eski arkadaşlarınızla olan buluşmalara katılamamaya başlayacaksınız, aylardır beklediğiniz filme bilet alamayacaksınız çünkü o gün ödev yapmak zorunda kalacaksınız, hava çok güzel çıkıp gezeyim diyemeyeceksiniz çünkü yine ödev yapacaksınız. Elinize aldığınız kitap günlerce sürünecek, dizilerinizi izlemeye vaktiniz kalmayacak, öyle ki beraber yaşadığınız halde ailenizle bile vakit geçiremediğiniz zamanlar gelecek çünkü sabahın köründe evden çıkıp, derslerden sonra grup ödevi yapmak için okulda kalacak ve eve yatma saatinde geleceksiniz. Sürekli okuldaki arkadaşlarınızla vakit geçirmek zorunda kalacaksınız ve bu arkadaşlarınızın çoğu da grup ödevinden arkadaşınız olacak. Üstelik 'başlarım ödevine' deyip bu çemberi kırmaya kalksanız bile içiniz rahat etmeyecek çünkü bana söylendiğinde inanmadığım ama birinci elden yaşadığım, sizin de yaşayacağına garanti verebildiğim bir durum var: projeniz aklınızdan çıkmayacak. Özellikle de bir sorunla karşılaştığınızda ki bilin diye söylüyorum, her zaman bir sorun vardır, sürekli projeyi düşünüp duracaksınız ve kendinize zaman ayırdığınızda bile bu düşünce kafanızda olacak. Bunun aklınızdan çıktığı tek zaman dilimi, final jürisinden çıktıktan sonra başlıyor ve bir sonraki dönemin proje dersine kadar sürüyor.


9| Hocaların 'Mimar gibi yapın' sözlerini kendinize motto belirlemeyin.

Maalesef ki mimarlık fakültelerinde en sık kullanılan kalıplardan birisi budur ve birinci sınıfa başladığınız andan beri sürekli duyacaksınızdır: mimar gibi yapın. Kitaplardan konu mu açıldı, mimar gibi okuyun, filmlerden konu mu açıldı, mimar gibi izleyin, jürideki kılık kıyafetinize bile dikkat etmeniz gerekiyor, mimar gibi giyinin. Bilgili olun çocuklar, mimar gibi konuşun, mimar gibi davranın, mimar gibi yaşayın... Yazdığınız yazıya kadar bu sözü duyacaksınız çünkü 1. sınıfın ilk derslerinden birinde size mm'lik kağıt verecekler ve harfleri, sayıları yazmanızı isteyecekler. Dik ve düzgün bir biçimde. Neden? Çünkü mimar gibi yazın. Yaratıcı yapılar yapacağım diye başladığınız okulun akşamında eve yazı yazmayı bile bilmediğinizi düşünerek dönüyorsunuz. Ve evet, resmi teslimlerinizde belirlenen bir yazı tipi var ve ona göre yazmak zorundasınız, bu yüzden bu yazı yazma ödevini de herkese vermek zorundalar. Ve bu resmi yazılardaki biçim bütün mimarlık okullarında, dosyalarda, teslimlerde geçerli olduğu için 'mimar gibi yazın' kalıbı buna uyuyor. Ona lafım yok. Ama hemen hemen her eylem için kullanılmasını doğru bulmuyorum çünkü bu derste duya duya beyninize yerleşen 'mimar egosu' sizi yükseltiyor. Ve proje dersinde alacağınız kritikler sonunda, ne kadar yüksekteyseniz düşüşünüz o kadar can yakıcı oluyor.

Bu yüzden mümkün olduğunca bu kalıbı göz ardı edin. Evet, bölümle ilgili kitaplar okuyun, temiz ve düzenli giyinin ve konuşma biçiminize dikkat edin çünkü okulda da meslek hayatınızda da projelerinizi karşınızdakine böyle anlatacaksınız ve hocalar da iş hayatınızdaki insanlar da yaptığınız işi, nasıl göründüğünüzle ve nasıl davrandığınızla beraber ele alacaklar. Filmleri izlerken arkaplandaki yapılara, onların nasıl dekore edildiğine, renklere dikkat edin. Ki bu istemeseniz de olacak zaten. Dışarıda gezerken bile etraftaki yapılara dikkat ediyor, onları inceliyor olacaksınız. Bunu çok net söyleyebiliyorum çünkü aynısını kendim yapıyorum. Ama demek istediğim şey şu ki, bu kalıbın egosunu almayın. Kendinizi geliştirmek için elinizden gelenin en iyisini yapın ama bunu bir maharetmiş gibi görmeyin. 


10| Pes etmeyin. 

Yukarıda uzunuyla kısasıyla tam 9 madde anlattım. Belki şimdi bile umudu kırılmış, 'çok zor iş ya ben bunlarla uğraşamam' diyenleriniz olmuş ve belki bazılarınızın gözü korkmuştur. İşte bu yüzden bu madde çok önemli hatta belki de en önemlisi. Çünkü bütün bunların yanında en çok kararlılığa ihtiyacınız olacak. Mimarlık eğitimi boyunca çok çalışacaksınız, bir proje için haftalarınızı hatta aylarınızı vereceksiniz, dağıtacaksınız ve gerçekten çok yorulacaksınız ve belki de bütün bunlara rağmen başarısız olacaksınız, jüriden sonra ağlayacaksınız, sinirden maketinizi parçalayacaksınız. Biliyorum çünkü hepsini yaşadım. Ama sonra ne olacak biliyor musunuz? Bütün o uykusuzlukla ve yorgunlukla yatıp uyuyacaksınız, rüyasız ve deliksiz bir uyku çekeceksiniz. Uyandığınızda, karşınızda yeni bir gün duruyor olacak. Çabalamak için yeniden saatleriniz olacak. Çizilecek yeni planlarınız, kesitleriniz olacak. Yeni bir karton alıp yeniden maket yapmaya başlayacaksınız. Başarma olasılığınız tekrar olacak. Ara jüri kötü geçtiyse final jürisi için çalışacaksınız. Final jürisi kötü geçtiyse yaz okulu için çalışacaksınız. Çalışacaksınız ve başarı hep orada, sizi bekliyor olacak. Bu yüzden yapmanız gereken şey düşmemek değil, düştükten sonra ayağa kalkma gücünü kendinizde bulabilmek. Gerisi kendiliğinden gelecektir.

Ne demiş Zaha Hadid? "If you want an easy life, don't be an architect." Ben bu sözü dinlemedim. Eğer bu yola girdiyseniz siz de dinlememişsiniz demektir. Ne diyelim, hepimize kolay gelsin. Başarıyı zaten biz gider alırız.

Ne? Ee o kadar da mimar egosu olsun canım.




Yorumlar

Popüler Yayınlar