WELL SUITED (RLC #4) / STACI HART || KİTAP YORUMU






Yazar: Staci Hart
Seri Sıralaması: Red Lipstick Coalition #4
Sayfa Sayısı: 317
İncelemek İçin: amazon
Puanım: 5/5





TANITIM

Chemistry is my love language.

I’ve always been able to separate feelings from chemosignals. A shot of dopamine, a dash of serotonin, and a sprinkle of oxytocin—and bam. You’re in love.

And when egg meets sperm, you’re pregnant.

I couldn’t even be surprised as I stared down at the little blue plus sign, because I knew exactly when and how, and with whom it happened.

When: approximately five weeks ago.

Who: one night stand.

How: prophylactic malfunction.


The upside? I don’t have to go looking for a suitable mate.

Genetically, he’s the cream of the crop. His musculature is a study in symmetry and strength, his height imposing and dominant. He is a man who thrives on control and command, a man who survives on intelligence and resourcefulness. A perfect male specimen.

And the whole package is wrapped up in a flawlessly tailored suit.

I’m having this baby, and he insists we’re well-suited to have it together. And what’s worse? He wants more, in the way of love and marriage.

But love isn’t real. It’s just a product of chemistry.


And if he changes my mind about that, we’re both in trouble.


YORUM

"Because I'd known from the moment I first kissed her that this was it. She was it. It was irrational, illogical and imperative. And that she was pregnant only solidified what I'd only had an impulse of on that night, the first night when everything changed.
She was mine, and I was hers. It was an undeniable fact."

Çok şükür ki şu kitabı bulmuşum ve okumuşum. Yaşasın Goodreads ve onun 24 New and Upcoming Romantic Comedies to Fall for listesi.

Daha önce söyledim mi bilmiyorum, ama ben yaz mevsiminden nefret ederim. Onun o insanı leş gibi terleten, uyutmayan, bunaltan ve kendinden bıktıran sıcağından nefret ederim. Havanın geç kararması, gün ışığının fazlalığı ve güzelliği de bir yere kadar bunu tolere etmeme yardım ediyor ama asla açık kapanmıyor. Ve gün içerisinde bıkkınlık veren ağır sıcak yüzünden hemen hemen istediğim hiçbir şeyi yapmadan bütün günlerimi yatarak ve telefonda/bilgisayarda gezerken geçiriyorum.

İşte yine böyle leş sıcak bir günde, üstelik jürime 10 gün kalmışken ama gerçeklerle yüzleşip ders çalışmayı ertelemek için goodreadste gezinirken news bölümünde bu haberi gördüm ve sırf romantik komedi oldukları için tıkladım. Çünkü genelde news bölümüne hiç bakmam ama romantik komedi kelimeleri benim aklımı çelmeye yeter. Her zaman.

Listedeki çoğu kitap ilgimi çekmiş ve tbr listeme de eklemiştim ama o zaman bu kitaplardan sadece birkaçı çoktan yayınlanmıştı ve bu yüzden sadece onların epubını bulmuş, sonra da aralarından en çok dikkatimi çeken bu kitap olduğu için de hemen başlamıştım. Aslında sadece biraz göz atıp çıkmayı planlıyordum ama hem dersten kaçma içgüdüm hem de Theo'nun tatlılığı birleşince bırakamadım ve sanırım o iki gün içerisinde-aslında gece başladığım için 1- kitabın yarısını okudum. Ama daha sonra finallerimi ve jüri gerçeğini es geçemeyeceğim bir noktaya gelince bırakıp jüriden sonra devam etmeye karar verdim. Ve jüri gününden bir hafta sonra da devam edip bitirdim.

Ee bir haftada anca kendime gelebiliyorum, maalesef jdfkskfh

Öncelikle şunu söyleyeyim, bayağı uzun zamandır romantik komedi okumamıştım ve zaten bayağı uzun zamandır kitap bitirmiyordum. 'Başlıyorum, sonra yarım bırakıyorum, sonra başka kitaba başlıyorum ve sonra onu da yarım bırakıyorum, bırakmak istemediklerimde de araya vakit giriyor ve sonra dönmek istemiyorum' gibi bir döngüye girmiştim ama artık yeter. Hem bu okuyamama durumundan çok sıkıldım hem de yılın yarısına geldik sevgili dostlar, silkinip reading challenge'ı toparlama zamanı!

Ayrıca çok uzun zamandır yorum yazmamanın baskısı var üzerimde, hadi hayırlısı.

"There had been no moment to pinpoint, no lightning bolt of realization. It had grown like ivy-in slow tendrils and unfurling leaves, day by day, hour by hour. It had been happening since the first time I laid eyes on her, in every minute spent with her, in every breath and heartbeat between us.
I loved her."

Theodore Bane, bence okuduğum en kibar ve en sevgisine inanan karakterlerden biriydi. Kate'e ilk tanıştıkları geceden beri ilgi duymuş ve tam üç hafta boyunca ona ulaşmaya çalışmış, bütün bu süreç boyunca görmezden gelinmesine rağmen Kate evine geldiğinde onu aynı ilgiyle karşılamıştı. Üstelik Kate ona hamile kaldığını söylediğinde de çoğu insanın düşüneceği ve söyleceği cümlelerden hiçbirisini kurmamış, onları düşünmemişti bile. Kate açıklamasını bitirir bitirmez hamileliğin ve hamilelikten sonrasının her anında onunla olmak istediğini, hiçbir detayı kaçırmak istemediğini açıkça belirtmişti. Çünkü hem bebeğe, baba olacağı fikrine hem de Kate'e olan ilgisi gerçekti.

Beraber yaşamaya başlamadan önce birbirlerini daha iyi tanımak için geçirdikleri o ilk zamanlarda bile Kate'e olan ilgisi açıkça belliydi ve bunu göstermekten de geri durmuyordu. Ama bunları, Kate'in aşk ve ilişkiler konusundaki rasyonel, akıl ve mantığa sığmayan hiçbir şeyi kabul etmeyen, insanlarla samimi olmayı bile sevmeyen ve her şeyi akıl çerçevesine oturtarak yaşayan, aşkın kimyasal bir reaksiyondan fazlası olmadığını düşünen ve buna gerçekten inanan yapısını göz önünde bulundurarak, onun zorlanıp korkmasını ya da iyice uzaklaşmasını engellemeye çalışarak yavaş adımlarla yaptı. Asla zorlamadı ve onun o anda veremeyeceği bir şeyi istemedi ondan. Ama ona olan ilgisini, aralarındaki çekimi ve bunun gözardı edilemeyecek bir şey olduğunu, sadece bir tutkudan ibaret olmadıklarını ve hamile olsun ya da olmasın, bütün bu duyguların tanıştıkları ilk geceden beri aralarında olduğunu yavaş yavaş aktardı Kate'e. Sözleriyle, davranışlarıyla, bakışlarıyla ve dokunuşlarıyla Kate'in bariyerlerini yavaş yavaş yıkıp ona ulaştı. Kate'i, bir insanı sevmenin sadece kimyasal reaksiyonlarla, kan bağlarıyla ve beraber geçirilen zamanla açıklanamayacağına, aşkın gerçekten varolduğuna inandırdı. Bütün bunları da aşık olduğu kıza sırf onu korkutmamak için ona aşık olduğunu bile söyleyemeyerek, onun da kendisine olan duygularını fark edip aşık olmasını bekleyerek, sabırla yaptı.

Ve bütün bunların ışığında sadece Kate'in değil, benim de kalbimi çaldı.

"I should have been offended- I was no one's but my own. But I wasn't offended at all. I wanted to be his. I wanted him to own me with the respect and care he'd always shown me.
I wanted to be his, and I wanted him to be mine."

Katherine-with-a-K-not-Katie-or-Kat için hayatın sistemi çok basitti. Onun için her şeyin bilimsel bir açıklaması ve koyduğu kurallarla daimi bir düzen içerisinde, her şeyin planladığı gibi ilerlediği bir hayatı vardı. Diğer insanların inandığının aksine duyguların bile bilimsel olduğuna, kimyasal tepkimelerden öteye geçemediklerine inanıyor, hayatını da buna göre yaşıyordu. Ama Theo ile tanıştıkları gece ona duyduğu ilginin tehlikeli olduğunu hissetmiş ve bundan kurtulabilmek için tam 3 hafta boyunca ona ulaşmaya çalışan adamı görmezden gelmişti. Ta ki hamilelik testinde iki çizgiyi görene kadar.

Theo ile konuştuktan ve ne yapacaklarını, beraber yaşamayı ve bebeğin her anında beraber olmayı planladıktan sonra içine girdikleri durum onu korkutmuş ve gerilmesine, endişelenmesine yol açmıştı çünkü kontrol altına alamayacağı bir sürece girmişlerdi. Kurallarına ve planlarına göre yaşayan, bunlara sadık kalan bir insan olarak tanımadığı insanlarla yaşayacağı fikri bile ödünü patlatmış, üstelik Theo'ya karşı hissettikleri de onun daha çok rahatsız olmasına yol açmıştı. Her şeyi tekrar rayına oturtabilmek için oturup kurallar koymuş, hamileliğine ve nasıl ilerleyeceklerine dair her şeyi planlamıştı. Ama Theo'nun bu kuralları tek tek yıkacağını, onun kendi kurallarından nefret etmesini ve aslında onları ortadan kaldıranın kendisi olmasını sağlayacağını hiç düşünmemişti. Hisleri yoğunlaştıkça, Theo olmadan yapamayacağını ve onu her zaman yanında istediğini fark ettikçe ilişkilerinin ilerlemesini kabul etmiş, hem duygularını hem düşüncelerini çok daha rahat şekilde Theo'ya açmış ve aralarındaki ilişkinin ikisinden birisini inciteceğine olan korkusu azalmıştı, daha sonra da tamamen yok olmuştu. Theo'ya olan aşkının farkına vardığında ise bunu içinde tutmamış, engellemeye çalışmamış ve anında dışarıya vurmuş, ona aşık olan ve aynı karşılığı asla alamayacağını düşündüğü için kalbi kırılmış adama, ona en başından beri aşık olduğunu, sadece bunu fark edemediğini açıkça söylemiş ve aralarındaki bütün engelleri ortadan kaldırmıştı.

Theo'nun  bu itirafla nasıl mutlu olduğunu ve bunun beni nasıl mutlu ettiğini size anlatamam.

"I wish it could be like this forever," I said softly, breathing the words, giving them life. Forever was what I wanted, and I wanted it with him. Just like this.
"It can," he said. "It will, Kate. I promise you that."
And he sealed the promise with a kiss.

Ama bana kalırsa, ki asla yargılamıyorum ve aynı şeyleri düşündüğüm için onu tamamen anlayarak söylüyorum bunu, Kate'in tek sorunu aşka inanmayışı ve bu yüzden Theo'ya duyduğu hislerinin aşk olduğunu, karşısındaki adamın ona aşık olduğunu fark edememesi ve eğer bir ilişkileri olursa, ikisinden birisinin diğerini kesinlikle inciteceğine olan inancıydı. Bütün kuralları kendi isteğiyle kaldırdıktan ve Theo'nun sonsuza kadar onunla beraber olmasını istediğini kabul ettikten sonra bile aşık olduğunun farkında değildi. Sadece hayattaki perfect-matchini bulduğunu düşünüyordu. Onu tamamen anladığım için de kitabın birkaç yeri dışında davranışlarını fazla mantıklı bulduğum noktalar olmadı. Ve kitabın bir noktası dışında da ona hiç kızmadım. Ve o da öyle bir noktaydı ki, gerçeği göremediği için Theo'nun kalbinin parçalanmasına, aralarındaki ilişkinin ikisinin de istemediği bir yere sürüklenmesine sebep olmuş, benim kalbimi de kırmıştı.

"If I had my way, we'd have our happy ending. I was gonna marry that girl one day. Someday."

Bunun dışında kurguda ya da karakterlerde sorun olarak gördüğüm bir nokta yoktu. Sadece kitabın genelinde hakim olmamasına rağmen neden takım elbise göndermesinin yapıldığını anlamadım ama bu beni hiç rahatsız bile etmiyor çünkü zaten ufak bir iki noktada geçiyor. Yani rahatlıkla söyleyebilirim ki mükemmel bir kitaptı. Birbirleriyle olan ilişkileri, Theo'nun sürekli Kate'e takılması, beraber geçirdikleri zamanlar, bebekleri hakkında yaptıkları sohbetler, epilog bölümü... Mükemmeldi.

"That, and I don't feel like you're a stranger at all."
"But I am," she insisted.
I shrugged my shoulder as I slipped a hand into her hair. Her stubborn little jaw rested in the curve of my palm.
"Technically, yes."
"There's no other way but technically."
"Oh, there is. And when you figure it out, I think you'll marry me."

Bir de şunu söyleyeyim, bu tür kitap kapaklarına -çizim ağırlıklı- tamamım ama keşke bu kitabın kapağını biraz daha çabalayarak daha güzel yapsaymışlar. Çünkü çok daha güzel olabilirdi ve Theo aşkım da hep en iyisini hak ediyor.

"Wear that lipstick. I want you in it when we... scratch. And that'll be my cue."

Ne diyeyim, Allah herkese bir Theodore Bane versin.


Yorumlar

Popüler Yayınlar