RISE OF EMPIRES: OTTOMAN || DİZİ YORUMU


Sezon Sayısı: 1
Bölüm Sayısı: 6
Platform: Netflix
Oyuncular: Cem Yiğit Üzümoğlu, Tuba Büyüküstün, Birkan Sokullu, Selim Bayraktar..
Puanım: 8/10


"And so.. we begin."


Netflix bir süredir Türk yapımlarını arttırıyor ve sürekli yeni dizilerin geleceğini duyuruyor ama ne yalan söyleyeyim, bu dizilerle bu güne dek çok fazla ilgilenmedim. Hakan:Muhafız'ın sadece ilk bölümünü, hem ilk olduğu hem de çok fazla önüme çıkıp durduğu için izlemiş sonra da devam etmemiştim, etmeyeceğim de. Beren Saat'e bayılıyorum ve yeni dizisinin de iyi olduğuna eminim ama izlemek için de gerekli isteğe sahip değilim açıkçası, bu yüzden büyük ihtimalle Atiye'yi de izlemeyeceğim. Henüz yapım aşamasında olduğunu duyurdukları birkaç proje daha vardı, hatta daha geçenlerde birisini duyurdular ama onlar için de durum hemen hemen aynı benim için. Haberlerini görüyorum ama bir türlü ilgimi çekmediği için hiçbir şey ifade etmiyor.

Açıkçası, Rise of Empires: Ottoman da bu dizilerin arasındaydı. Sosyal medyada çıkan haberlerini görüyordum, yok işte Tuba Büyüküstün kadroda, Birkan Sokullu da katıldı, dizinin dili ingilizce olacak falan diye ve osmanlı dizisi olacağını da biliyordum ama yıllardır her yerde osmanlı dizisi görmekten o kadar bıktım ki, izlemeyi hiç düşünmeden haberleri sadece okuyup geçiyordum ve bir süre sonra böyle bir dizinin geleceğini bile unutmuştum.

Ta ki, 14 Ocak'ta en yakın arkadaşlarımdan Sedef dizinin fragmanını bana gönderene kadar.
 
O andan sonra zaten 'aa ben bunu izlerim' moduna girmiştim çünkü fragmanı gerçekten beğenmiştim. Ne olduğunu bile videoyu açana kadar hatırlamadığım için doğal olarak bir beklentim yoktu ama fragman olmayan beklentimin öyle üzerinde çıktı ki, video bittiğinde hem beğenmiş ve güzel olmasına şaşırmış hem de çoktan diziyi izlemeye karar vermiştim. Ama o hafta final jürisiyle uğraştığımdan yayın tarihinin ne kadar yakın olduğunu bile fark edememişim. Sedef dizinin yayınlandığı 24 Ocak'ta, izlemeye başladığını söyleyen mesajı attığında da tarihin bu kadar çabuk gelmesine şaşırmıştım. Mesajdan sonra 'oturup ben de izleyeyim, sonra da beraber muhabbetini yapıp kritik ederiz' diye düşünerek aynı gün diziye başladım ve o gece de bitirdim. 


Öncelikle, dizinin aslında bir belgesel olması ve belirli bir dönemi anlatırken karakterler ve davranışları üzerinden eskilere referans olan sahneleri göstermesi bence çok güzeldi. Yapılmış başka yorumlara kendi yorumumu yazmadan önce özellikle bakmıyorum ama ister istemez rastladığım birkaç yerde, bazı insanların belgesel tadında olmasını ve araya anlatıcıların girmesini sevmediğini gördüm. Asıl sahnelerle karışıklık yarattığını düşünmüşler ama bana göre asıl sahnelerin en iyi şekilde anlaşılmasını sağlayan o anlatıcı kısımlarıydı zaten. Sultan Mehmet'in nasıl zorluklar yaşadığını, neden babasının maiyetiyle anlaşamadığını, Konstantinopolis'i almayı neden bu kadar kafasına taktığını ve bu fetih sırasındaki kararlarını nasıl aldığını, nasıl bir psikolojik baskıyla baş ettiğini anlamamız için bunların anlatılması gerekiyordu. Sonuçta çoğumuz tarih dersi dışında oturup Fatih Sultan Mehmet'e ya da İstanbul'un fethine dair akademik araştırmalar yapmadık ve bunun bir sonucu olarak da bilgi eksiğimiz çok büyük.


Dizideki anlatıcıların yabancı ve yerli insanlar olması da benim hoşuma gitti çünkü hikayenin aktarımını objektifleştirmişti. Tek bir tarafa güzelleme yapılarak değil iki tarafın da güçlü ve güçsüz yanları gösterilerek hikaye işlenmişti. Mehmet'in zekasının ve hırsının yanında ne kadar umutsuzluğa düşebildiğini, ordunun çok güçlü topları olduğunu ama bunun yanında kaç kez kapılara saldırıp da yenilgi aldığını, Bizans'ın Sultan Mehmet'in ordusuna kıyasla ne kadar küçük bir ordusu olduğunu ama imparator Konstantin'in de savaştan nasıl kaçmadığını, nasıl halkının yanında olduğunu gördük. Sadece 6 bölüm olmasına rağmen insanlar fethin neden bu kadar uzun sürdüğünden, sürecin başarısızlığından bahsetmiş ve objektif değil demiş ama yaklaşık 2 aylık bir kuşatma olduğunu, Bizans'ın dünkü çocuk değil 1100 yıllık bir imparatorluk olduğunu unutmuşlar sanırım. Ne yani, tek bölümde fetihin gerçekleştirilmesini mi beklediniz abi gerçekten? 23 ordunun aşamadığı, yüzyıllardır şehri koruyan surların hemen yıkılmasını, Konstantin'in canı için yalvararak şehrin anahtarını vermesini mi beklediniz? 




Yapılmış olan oyuncu seçimleri ise bence çok iyiydi. Özellikle Cem Yiğit Üzümoğlu çok başarılı bir seçim olmuş çünkü Sultan Mehmet'i canlandırmak için adam resmen biçilmiş kaftanmış. Onun sahip olduğu hırsı ve zekayı gösteren hareketleri, konuşma biçimi ve tonlayışıyla karakterin sahip olduğu gücü yansıtabilmesi, genç ama bilge olarak anlatılan Fatih'i canlandırırken gördüğümüz derin ve düşünceli bakışları çok başarılıydı. Büründüğü Fatih Sultan Mehmet karakteri üzerinde çiğ durmamıştı. Üstelik ingilizcesi de çok iyiydi ve bence karakterler arasında en iyi konuşan Türk oyuncu da oydu. Kendisini tanıyamadığım için böyle başarılı bir performans göstermesine şaşırmıştım açıkçası, yalan yok, yeni bir oyuncu olduğunu düşünmüştüm ve daha azını beklemiştim sanırım. Ama sonradan araştırıp da bir tiyatro oyuncusu olduğunu gördüğümde de bütün taşlar yerine oturdu çünkü bence bu çok açık bir gerçek ki tiyatro çıkışlı oyuncular her zaman için daha iyidir ve genellikle de çok başarılı bir performans sergilerler. Ki Cem Yiğit Üzümoğlu'nun da ileride çok daha fazla yıldızının parlayacağı ve haklı bir parlama olacağı bence çok açık. Henüz sahnede izleme fırsatım olmadı ve çeşitli sebeplerle şu an için oyunlarına gidebilmem mümkün değil ama eğer sizin vaktiniz varsa bence gidip izleyebilirsiniz, detaylı bilgilere de kendisinin instagram sayfasından ulaşabilirsiniz. Ayrıca kendisi daha önce de dizilerde yer almış ve aslında tvde gördüğüm bir yüzmüş ama oynadığı diziyi izlemediğim için adamı asla hatırlamamışım. Diğer izleyiciler hemen tanıdı mı bilmiyorum ama bence Fatih Sultan Mehmet karakteri için çok bilinen bir yüz yerine onu seçmeleri de daha iyi olmuş. Aksi takdirde oyuncunun kendisi hem karakterin hem de dizinin çok önüne geçebilirdi.

Tuba Büyüküstün'ün canlandırdığı kişiyi dizide görene kadar bilmiyordum açıkçası, o yüzden tamamen dizide öğrendiğim bir tarihi kişilikti ama çok net söyleyebilirim ki, Fatih'in hayatında bu kadar kilit rolde oynayan, fetihin gerçekleşmesi için bu kadar çabalayan bir karakteri de Tuba Büyüküstün çok iyi üstlenmişti. Ona önerilerde bulunup yardım ederken ne kadar zeki bir karakter olduğunu, kendi babasının planlarını Mehmet'e ulaştırırken ve hatta kanlı ay haberini vermek için kuşatmanın sınırlarına giderken ne kadar cesur bir karakter olduğunu da çok iyi görebildiğimizi düşünüyorum. Karakteri konusundaki tek sıkıntım ingilizcesiydi çünkü dizide beni rahatsız eden birkaç noktadan en güçlüsü buydu. Özellikle bazı karakterlerin konuşma biçimine hiç alışamadım ve dizinin başından sonuna kadar beni rahatsız etti. 

Buna bir diğer örnek olarak Birkan Sokullu'nun canlandırdığı Giovanni Giustiniani karakterini rahatlıkla gösterebilirim. Adam kıvırcık saçlarıyla ve duruşuyla, karakterine uygun olarak savaş sahnelerindeki başarısıyla ve coşkusuyla çok başarılı bir şekilde Cenevizli asker rolüne bürünmüştü ve karektere cuk oturmuştu. Böyle önemli, cesur ve savaşçı bir karakter için çok iyi bir oyuncu seçimiydi. Ama ingilizcesi kulağa çok çiğ geliyordu ve bütün kelimeleri tane tane konuşuyordu, böyle olunca da konuşması bana hiç doğal gelmedi, çok rahatsız etti. Bu yüzden de bu noktada hayal kırıklığına uğradığımı söylemem gerekiyor çünkü Tuba Büyüküstün ve Birkan Sokullu ingilizcelerinin en doğal gelmesini beklediğim oyunculardı.

Ama sonradan 'acaba bu bilerek yapılan bir şey miydi?' diye düşündüm. Fatih Sultan Mehmet'in bir çok dil bildiği ve çok iyi konuştuğu bilinen bir gerçekti, bu yüzden Cem Yiğit Üzümoğlu çok iyi konuşuyordu ama Cenevizli paralı asker ve Sırp Prensesi konuşmada bu kadar iyi olmayacaktı ve diğer karakterlerden farklı bir milletten oldukları için de konuşmalarında bariz farklılıklar olması gerekiyordu. Osmanlı tarafında kulağı rahatsız etmese bile Mehmet kadar iyi konuşanlar yoktu, Bizans tarafı zaten çok iyi konuşmalıydı ve oyuncular da gayet iyi iş çıkarmışlardı. Böyle baktığımda her şey rayına oturuyor. Ya da ben çok fazla irdeleyip düşündüm.

Dizide başarıyla performans gösteren bir sürü oyuncu var ve hepsinden bahsetmek isterdim ama elimin ayarı olmadığını bilen bilir, yazdıkça çok uzatıyorum ve günümüzde blog okuyan çok az bir kesim olduğumuz için daha da uzatarak sizi sıkmak istemiyorum. Ki zaten daha bahsedeceğim bir sürü şey var. Ama en azından birkaçının isimlerini söylemeden geçemeyeceğim. Selim Bayraktar sadrazam ile Mehmet arasındaki çatışmayı gösterirken çok başarılıydı, Osman Sonant'ın iki taraflı oynayan ve kendini düşünen Loukas Notaras'ı çok iyiydi ve ismini henüz bulamadığım için yazamıyorum ama Mehmed'in 13 yaşındaki halini canlandıran çocuk oyuncu onun hırsını çok iyi göstermişti. 

Dizinin işlenişini ve oyuncuları bu kadar beğenmeme rağmen gördüğüm ve diziye verdiğim puanı kırmama sebep olan yönler de vardı ve bunlardan bahsetmeden bu yorumu bitirmem mümkün değil.

Öncelikle bahsetmek istediğim ve beni en rahatsız eden yön, çekilen savaş sahnelerinde biraz dikkatle bakıldığında göze çarpan büyük hataların olmasıydı. Hemen hemen her savaş sahnesinde çarpışmanın sahip olması gereken kaosun altında kalmışlardı ve karakterlerin daha hızlı hareket etmesi gerekirdi. Özellikle son bölümde, Mehmet'in atından düşüp de üzerine gelen Gustiniani'nin adamlarıyla savaştığı kısımda arka planda sırasının gelmesini bekleyen figüranlar açıkça görülüyordu. Karanlık çekimden ya da o anda gelişen aksiyondan dolayı gözden mi kaçtı ya da görülmeyeceği mi düşünüldü bilmiyorum ama onların öyle beklemesi sahnenin bütün enerjisini götürdü benim gözümde. Üstelik o sahnenin başında, kuşbakışı çekimde binlerce gözüken ve taarruza geçen ordunun birkaç saniye sonra çekim açısı değiştirilince koşan askerlerin birkaç sıra arkasının boş olduğu çok net bir şekilde görülüyordu. 

Ayrıca ben son savaşın çok daha büyük ve ihtişamlı geçmesini beklemiştim. Osmanlı lehine destansı falan demiyorum bakın, iki taraf için de çok büyük ve kanlı olmalıydı, birbirleriyle çarpışan kocaman bir kalabalık ve tam bir kaos izlemeliydik. Onun yerine az kişiden oluşmuş bir birlik ve Cenevizli ekibin çarpışması gibiydi. Nerede Konstantin'in ordusu? Nerede Mehmet'in bütün askerleri? Kuşatmayı bitiren o son savaş daha önce kapılara yapılan sıradan saldırılar gibiydi, olması gerekenden çok daha küçük çaplıydı. Üstelik Gustiniani üzerine o kadar düşülmüştü ki, adamlarının ne kadar küçük bir grup olduğu gözden kaçmıştı sanki, daha kalabalık gösterilmeleri unutulmuş gibiydi. Yani tamam, çok başarılı ve çok cesur bir adamdı, kapılara yapılan küçük saldırıları çok iyi savuşturmuştu, bunlara lafım yok, ama en son yapılan taarruzda sanki o yaralanıp gitmese o kocaman orduyu bir grup adama kestirecekler gibiydi. Onun yerine yine onun komuta ettiği ama Konstantin'in bütün askerlerinin toplandığı kalabalık bir ordunun böylesine dayanması ve savaşması çok daha mantıklı olurdu.

İngilizceler konusuna yukarıda değindim ama burada buna bağlı başka bir noktaya değineceğim. Damla Sönmez'in canlandırdığı Ana karakteri, ki kadının oyunculuğu çok başarılıydı, karakterin bütün o dehşet içindeki halini ve yaralı insanları gördükçe nasıl acı çektiğini çok iyi gösterdi ve buna hiç lafım yok, Mehmet'in çadırına girdiği sahnede neden Türkçe konuştu? Eğer dizide her iki tarafı da orijinal dilinde konuştursaydınız bu sahne hiç rahatsız edici olmazdı ama zaten anadili ingilizce olarak aldığımız ve normalde Türkçe konuşan devletin ingilizce konuştuğu bir dizide, neden birisi Türkçe konuşuyor? Bu çok mantıksız değil mi yoksa ben mi yanlış düşünüyorum? Dizinin ana dilinin ingilizce olmasıyla hiçbir problemim yok ve hatta böyle olması çok da iyi olmuş ama bu olayın niye gerçekleştiğine bir türlü anlam veremiyorum. O kadar beklemediğim bir şeydi ki sahneyi ilk izlediğimde anlamadım bile. Bana kalırsa yapılmış en gereksiz hataydı.

Kafama takılan ve soru işaretleri oluşmasına sebep olan başka bir detay ise, işlenmeyen Şehzade Orhan karakteriydi. Evet bu konuda tarihi bilgim çok yok ancak Bizans'ın elinde tuttuğu şehzade Orhan meselesinin ufak bir sahneyle gösterilip sonradan hiç söz konusu bile olmamasını anlamlandıramadım çünkü ilk gösterdikleri anda ben bu konuyu da işleyeceklerini düşünmüştüm. Sonuçta Mehmet'i tehdit etmek için gerçekten kullanılmış önemli bir kozdu ve bunu diziye de taşımalarını beklemiştim ama göründüğü ilk ve tek sahneden sonra bir daha adı bile anılmadı. Kuşatma olurken neredeydi mesela? Kuşatmadan sonra neredeydi?


Bütün bu eksikliklere rağmen diziden sadece 2 puan kırıp imdb sayfasında 8 puan veriyorum çünkü bence bütün olarak bakıldığında çok başarılı bir yapımdı. Oyuncuları, olayların aktarılış sırası ve geçmişe yapılan dönüşleri, anlatıcıların araya girerek yaptığı açıklamaları izlemek çok keyifliydi. Üstelik zaten İstanbul'un fethi hikayesini çok sevdiğim ve biraz da mistik bulduğum için dizinin bunu konu edinmesi de diziyi bu kadar beğenmemin sebeplerinden biriydi. Bu zaferin peygamberimiz Hz. Muhammed tarafından yüzyıllar önce söylenmesi, Konstantin adı hakkında Bizans halkının inandığı kehanet, kanlı ayın gökyüzüne çıkması gibi bütün bu detaylar bence çok heyecan verici ve ihtişamlı. Üstelik Fatih Sultan Mehmet'in yaşadığı bütün o psikoloji, tahta çok küçük yaşta çıkıp sonradan indirilmesi ve yıllar sonra tekrar tahta çıkması, babasıyla olan sorunları, saray maiyetinin ve ordunun bir süre boyunca ona sadık olmayışı, kuşatmada her başarısızlıktan sonra üzerine binen baskıyla daha da ümitsiz bir şekilde hırslanması ve en sonunda şehri alması benim çok sevdiğim bir hikaye ve iyi ki bu dizide bunu böyle güzel anlatmışlar. 

Ama gel gelelim ki Netflix'in neden bu diziyi bu kadar az tanıttığını ya da daha doğrusu hiç tanıtmadığını ise anlamış değilim. Hakan:Muhafız ve Atiye için yapılan bütün o tanıtımlardan sonra neden bu kadar başarılı yapılmış bu diziye aynı davranılmadı ki? Fragmanı izlemesem diziden haberim bile olmayacaktı, bir fragman dışında daha önce hiç bir teaser falan yayınlanıp da nabız ölçülmedi veya insanların aklına 'aa izlesek mi?' diye düşürülmedi, diğer dizi oyuncularıyla yapılan o soru-cevap, oyun vs gibi diziyi sürekli gündemde tutacak videolar da çekilmedi. Ben Cem Yiğit Üzümoğlu'nun role nasıl hazırlandığını ve ne hissettiğini merak ediyorum mesela. Tuba Büyüküstün karakteri hakkında ne düşünüyor? Birkan Sokullu savaş sahneleri için nasıl çalıştı? Yani illa bunlar yapılsın demiyorum ama bunlar yapılabilirdi, bunu diyorum. Daha bir sürü şey yapılıp çok güzel şekilde diziyi reklam edebilirlerdi. Ama Tv Time uygulamasında bile dizinin sayfasının düzgün görüntülenmesi bir haftayı buldu, Allah aşkına. Mis gibi dizi, yaysanıza her yere.

Dizinin devamı ne zaman gelir ve nasıl olur, ikinci sezonda da Osmanlı devam eder mi bilmiyorum çünkü son sahnedeki "And so, we begin." repliği aklıma bu soruyu getirene kadar ben her sezonda ayrı bir imparatorluğun anlatılacağını düşünmüştüm. Ve belki de öyle olması çok daha iyi olur çünkü tadında bırakılmış olur ama kaldığı yerden devam ederse de oturur izlerim valla, kalite çizgisini negatife çevirmedikleri sürece hiçbir problemim yok. 

Yorum çok uzun oldu biliyorum ama konuşsam hala bile konuşurum, o yüzden yapabileceğimin en kısa versiyonunu yazdım zaten. Youtubedaki herhangi bir dizi/film/kitap için yapılan yorum videoları gibi düşünüldüğünde bu yorum izlenecek maksimum 10 dakika ederdi, o yüzden bence gayet kısa bir süre. Ki daha azını mümkün değil yazamam, kaç tane paragrafı kısalttım bu halinde. Neyse. Umarım diziyi izlersiniz ve düşüncelerinizi gelip burada benimle paylaşırsınız çünkü üzerine konuşmayı çok isterim. Hataları ve eksikleri de olsa benim için izlemesi çok keyifli bir diziydi. Umarım siz de keyifle izlersiniz.

"And so.. we begin."




Yorumlar

  1. Böyle yazıları seviyorum. Hem uzun hem detaylı. Konu dizi kitap zaten. :)
    Bu dizinin ilk bölümüne başladım ama daha vakit bulamadım.
    Atiye'yi blog'umda yazdım. O yazıma bakarsanız, hayal kırıklığından başka bir şey değil...
    Sanırım blog'unuzu bu yazınızla yeni keşfetmiş oldum. :) Ben de beklerim sayfama... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım diziye devam eder ve seversiniz. Atiye konusunda ise zaten çok bir hevesim yoktu ve izlemeyi de pek düşünmüyorum açıkçası :) Yazımı beğenmenize çok sevindim, teşekkürler yorumunuz için.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar