%99 BENİM / SALLY THORNE || KİTAP YORUMU






Orijinal İsim: 99 Percent Mine
Yazar: Sally Thorne
Çeviri: Bilgesu Yaprak
Sayfa Sayısı: 320
İncelemek İçin: Goodreads
Puanım: 3/5








TANITIM

Vurulmak (eylem): Genellikle elde etme şansınızın olmadığı birine duyulan, güçlü ve çoğunlukla kısa süren aşk.

Darcy Barrett, dünyanın dört bir yanında erkekler üzerinde geniş çaplı bir inceleme yapmıştı ve kesinlikle söyleyebilirdi ki kimse Tom Valeska’nın tırnağı bile olamazdı. Ne yazık ki Tom aynı zamanda ikiz kardeşi Jamie’nin en yakın arkadaşıydı ve daima %99 ona sadıktı.


Büyükanneleri ikizlere yıkık dökük bir kulübe ve altından kolay kolay kalkamayacakları talimatlar bırakmıştı. Darcy’ye kalsa, restorasyon işlerine karışmaktansa ilk uçağa bir bilet alıp ardına bile bakmazdı. Fakat verandasında beliren tanıdık yüz, onun yorgun kalbinin tekrar çarpmasına ve yıllar önce kaybettiği şansına yeniden tutunmasına sebep olacaktı.

Çok geçmeden havada uçuşmaya başlayan kıvılcımların sebebi arızalı kablolar değildi. Darcy artık Tom’un kalbinin %1’i ile yetinmek yerine rolleri değiştirmeye karar vermişti: Bu defa Tom Valeska %99 onun olacaktı.


YORUM

"...Bu özel insanlardan kaçı yanımda kalacaktı? Çekip gitmek için can atıyordum. Eğer ilk giden ben olursam kimse beni terk edemez. Bu rahatsız edici fikirle derin bir nefes aldım. Loretta ben bir uçağın koridora bakan koltuğunda oturmuş okyanusu aşarken hayatını kaybetmişti. Belki de stratejim bir boka yaramıyordu.
Belki de sevdiğim insanlara sımsıkı tutunmam gerekiyordu."

Goodreads'teki çoğu arkadaşım gibi ben de yazarın ilk Nefret Oyunu kitabını görmüş ve beğeneceğimi düşünerek listeye eklemiştim. Hatta orijinal dildeki ePub versiyonunu da indirmiştim ancak sürekli erteleyip duruyordum. Daha sonra da %99 Benim'i goodreadste görmüş, Nefret Oyunu'nu henüz okumamış olsam dahi o kitaba gelen yorumlardan yola çıkarak yazarın bu kitabını da seveceğimi düşünmüş ve okunacaklarıma eklemiştim. Okuma sıramı da aynı ekleme sıram gibi yapmayı planlamış ve bu kitaba kıyasla daha heyecanlı olduğum Nefret Oyunu'nu önce okumayı amaçlamıştım. Ama ciddi anlamda herkes %99 Benim'in diğerinden kötü olduğunu, ilk olarak bunun okunması gerektiğini yoksa beğenilemeyeceğini söyleyince ben de kararımdan vazgeçtim ama yalan yok, bu durum bir tık canımı sıktığı için kitaba olan beklentimi de heyecanımı da düşürmüştü. O yüzden de okumak için sabırsızlanıp durmuyordum. Ama geçen gün ne okusam diye kitaplığın önünde dolanıp durduktan sonra 'ay okuyayım da aradan çıksın bari, bu var diye diğerine de başlayamıyorum' demiş ve okumaya başlamıştım.

Ve açıkçası, beğenmedim diyemem ama beğenip bayıldığımı da söyleyemem. 



"Hayatım boyunca herkes için bir yük oldum. Jamie'nin Disneyland'e gitmek için yalvardığını ancak benim sağlığım iyi olmadığı için gidemediğimizi hatırlıyor musun?"
"Evet," dedi Tom anlayışlı bir sesle.
"Kalbimden nefret ederek yatağımda yatardım. Düzgün çalışsaydı, her şey çok daha kolay olabilirdi. Jamie mutlu olurdu. Hep birlikte harika seyahatlere çıkardık. Bana kendimi böyle hissettirmeyen tek insan sendin."

Darcy'nin geri planda kalıp sevilmeyi beklemeyecek bir karakter olacağını zaten tanıtım yazısını okuduğumda anlamıştım ve genele baktığımda da böyle kararlı ve istediğini elde etmek için kendi başına çabalayan karakterleri de sevdiğimi görebiliyorum, ancak Darcy maalesef ki bunlardan biri olamadı. Ve bunun asıl sebeplerinden biri de, normalde seveceğim bu kararlı yönünün hiç olmaması gereken anlarda ortaya çıkıyor oluşuydu. Evet kendi ayakları üzerinde durup hayatını idame ettirebilen, sahip olduğu kalp rahatsızlığının ona geçirttiği ataklarla toplum içerisinde dahi başa çıkıp kendisini sakinleştirebilecek kadar soğuk kanlı, yalnızlık hissine rağmen istediği hayattan ve seyahatlerinden vazgeçmemiş, konu kendi ikizi olsa dahi kendinden ödün vermemiş bir karakterdi. Seyahatlere çıkarak sabit bir hayat yaşamıyor olmanın sahip olduğu sorunları da arkasında bırakmaya yeteceğini düşünmüştü ve bence aşık olduğu adamın başkasıyla nişanlı olduğunu düşününce, kaçmak ve uzaklara gitmek istemesi çok mantıklıydı. Buraya kadar karakteriyle ilgili bir sorunum da yoktu. Ama ne zaman ki kararlılığından ödün vermeye ve Tom'un hala nişanlı olduğunu sandığı zamanlarda bile duygularını tamamen dışa vurmaya, başkasıyla birlikte olan bir adamdan sevgi beklemeye başladı, işte o zaman benim canım çok sıkıldı. 

Bu kadar ayakları yere basarak başlayan ve duygularını da alıp gidebilme cesaretini gösterebilen bir kadının başkasıyla evleneceğini düşündüğü bir adama duygularını ima ederek ondan bir arzu, sevgi, hoşlantı belirtisi beklemesi çok tatsızdı. Üstelik kitabı okurken Darcy'nin bu kadar açık şekilde ona duyduğu aşkı ve arzuyu ifade edip daha sonradan işi dalgaya vurarak geçiştirmeye çalıştığı her seferde kendisini zor duruma sokması bir yana, Tom'un durumunda adamın ne kadar rahatsız olabileceği de benim göz ardı edemediğim ve beni de rahatsız eden bir noktaydı. Çünkü her ne kadar Tom'un hareketlerinden Darcy'ye olan ilgisini çok net görebilsek de kitabın belli bir kısmına kadar onun nişanlı olduğunu sanıyorduk. Böyle bir etken var olduğu sürece de, bana kalırsa, Darcy'nin hislerini bu kadar engelleyemeyişi üzücüydü, en başta yaratılan o güçlü karakter imajını benim gözümde fazla zedelemişti.

Ama neyse ki Tom'un aslında nişanlısından çoktan ayrıldığını çok uzun bir zaman olmadan öğrendik de bu durum beni rahatsız etmeyi bıraktı. Çünkü bu sefer, önceki durumun aksine Tom'u kazanmak için çabalamaya hakkı vardı, onun bir başkasını sevmediğini öğrenmişti. O noktadan sonra Darcy'nin kendi hislerini daha da öne sürerek Tom'u da kendi hislerini göstermeye zorlayışı sinir bozucu olmaktan çıkmıştı, hatta zaman zaman eğlenceli bile buluyordum. Ortaya çıkan gerçek ikisinin de birbirlerinden uzak durabilmek için aralarına ördükleri koruyucu duvarı yıkmıştı, birbirlerine çekilmeyi engelleyemiyorlardı ve birbirlerini zorladıkları bu sahneleri okumak da gerçekten keyifliydi. Bu durumda da Darcy'nin başlangıçta benim gözümde aldığı darbeler hafiflemişti, sevmediğim ve beni rahatsız eden karakter olmaktan çıkmış, öyle çok sevdiğim ve bayıldığım bir karakter olamasa dahi nötr olduğum bir karaktere dönüşmüştü. Ve bence bir nebze de olsa bu iyi bir şey çünkü eğer sevmediğim bir karakter olsaydı bu kitabı okumak benim için gerçekten zor olurdu.

"Olan şey şu," dedi ve elimi avucuma aldı. "Darcy Barrett'la yan yana oturuyorum. Parfümünün kokusunu alabilecek kadar yakınındayım. Bana gözlerinde bir soru işaretiyle bakıyor. Soruyu biliyorum. Telaşlanıp her şeyi batırıyorum. Ben senin kadar cesur değilim, Darce."

Tom da aynı Darcy gibi çok fazla sevmediğim ama sevmemezlik de etmediğim, ortalama bir karakterdi benim için. Bir sayfada söylediği şeyleri severken başka bir sayfada yaşadığı tereddütlerle sinirimi bozuyordu. Bazen Darcy'yi bile köşeye sıkıştıracak kadar cesur davranıyordu ve 'heh işte, bozmayacak bu çizgiyi' dememe sebep oluyordu ama yarım sayfa sonra beni haksız çıkartıyordu. Hal böyle olunca da karakteri zaman zaman sevsem dahi genel olarak bir türlü ısınamadım. Yalan yok, Darcy'nin arada balta yemiş karakterinin yanında Tom her zaman daha sabit çizgide ilerleyen bir profil çizmişti. Daha kitabın en başından beri Darcy'ye olan hislerini ve bunları saklamak için uğraşmasını çok net görebiliyorduk. Darcy'ye ve ailesine kendisini öyle adamıştı ki onların düşüncelerini ve isteklerini kendininkilerden önce koyuyor, kendisinden beklenilen her şeyin baskısıyla mükemmelliyetçi davranarak kendisini kısıtlıyordu. 

Tom'un daha en başından herkesin bildiği gerçeği Darcy'den gizleyerek nişanı attığını söylememesi bile buna bağlıydı çünkü gerçek ortaya çıkınca birbirlerinden uzak duramayacaklarını biliyordu, Darcy'ye olan hislerini gizleyebilecek bütün bahanesi ortadan kalkmış olacaktı. Ve bütün bu çabasının arkasında da bu baskı yatıyordu. Darcy'nin -bence lanet- ikizi Jamie'yle arasındaki dostluğun zedelenmesinden, onların ailesinde sahip olduğu sevgiyi kaybetmekten korkuyor, bütün bunlar Darcy'nin tekrar çekip gitmesi ve kendi kalbinin tekrar parçalanması, aralarındaki ilişkiyi çözmeye çalışırken gelecek kafa karışıklığı yüzünden yıllarca çabalayıp sonunda ilk defa tek başına aldığı ve maddi olduğu kadar manevi değeri de olan işinin başarısız olması korkusuyla birleşince bir türlü cesur adımlarla aşık olduğu kadına ilerleyemiyordu. Bu da doğal olarak karakteri sevmemin önündeki en büyük engeldi.

Ama bir yandan da, artık ondan uzak kalamayacağını kabullendiği noktadan sonra bütün o korkularını hala taşıyor olmasına rağmen daha cesur adımlar atmaya başlamıştı. Darcy'ye olan hislerini artık üstü kapalı da olsa kelimelere dökmekten geri durmuyordu, giderek ona çekildiğinin ve zaman geçtikçe uzak kalabilme becerisinin hızla yok olduğunun farkındaydı ama bu durumdan suçluluk duyup kaçmıyor hatta beklemediğim şekilde kartlarını daha da açık oynuyordu. Benim için böyle davranması çok daha iyiydi ve Tom'un bu yönlerini seviyordum. Ama bir yandan da ufak ya da değil, sürekli Darcy'den bir şeyler saklıyor oluşu, kitabın belli bir yerine gelene kadar Jamie'yle olan dostluğunu Darcy'ye olan aşkından daha ön planda tutuşu, kaybetme korkusu ağır bastığında tereddütle davranarak durumu ikisi için de zorlaştırması sinirimi bozuyordu. Yani şimdi eğri oturup doğru konuşalım, Tom. 26-galiba- yaşına gelmişsin, nihayet kendi işinin başına geçmişsin, yıllardır aşık olduğun kadının da seni istediğini, seni sevdiğini görüyorsun ama liseli ergenler gibi kızın erkek kardeşiyle dost olduğun için çekiniyorsun. Yapma Allah aşkına. 

Sonra olan bana oluyor, Henry Cavill olarak tiplediğim karakteri rahat rahat sevemiyorum.


"...Sadece kendi çemberindeki insanlara karşı çok iyi davranıyor..."
"Ve çemberi oldukça küçük."
"Ama biri ona karşı çıkarsa, onu önemsemezse ya da ihanete uğradığını düşünürse aniden..."
"Buza dönüşüyor. O buzdan yapılmış. Benim gibi."
"Sen ateşsin," dedi Tom, bir an bile düşünmeden. "Siz zıtsınız."

Her ne kadar bu alıntıda anlatılma şekline ve ilerleyen sahnelerinde kızgın olduğu anda her şeyi söyleyebilmesine bakarak Jamie'de aslında biraz da olsa kendimi görmüş olsam da kitapta en çok uyuz olduğum karakter de oydu. Sürekli olarak Tom'dan bir şeyler isteyerek adamı baskı altında bırakması, Darcy'yi sırf yıllar önce Tom'un kalbini kırdı diye ona layık görmeyişi ve bu konuda onu sürekli azarlayışı, Tom'dan uzak durması için onu engellemeye çalışması, her ne kadar onu sevse de resmen düşmanıymış gibi onunla kavga edip durması bir yerden sonra artık bana tak etti. Tom ve Darcy'nin ilişkisinde bu kadar durdurucu bir etken olabilmesi sinirimi bozuyordu ve eğer Darcy'nin yerinde olsaydım, bütün o sözleri için Jamie'nin kafasını çoktan patlatmıştım. Yani tamam, kardeşiyle ilişkisinin böyle yazılması bu ilişkinin gerçekçi olmasını sağlamıştı ama bence bir yerden sonra ipin ucu kaçmıştı. Üstelik sadece kardeşini kırıp dökmüyor, en yakın dostu olduğu adama ona olan güvenini gösterdiğini sanarak ama aslında onun omuzlarına sürekli yeni bir baskı ekleyecek şekilde davranıyor, ondan sürekli bir şeyler istiyor ve günün sonunda kimin kırıldığını fark edemiyordu bile. Bu tavırları yüzünden de bütün kitap boyunca sinirlerimi bozmayı başardı.

Karakterler dışında kitabın genel kurgusuna gelirsek, her ne kadar çok fazla işlenmese bile ana mekanın şantiye olması benim hoşuma giden bir detaydı çünkü yapacak bir şey yok, meslek hastalığı işte. Sürekli avukatların ofislerini, iş adamlarının şirketlerini, öğretmenlerin okullarını veya doktorların hastanelerini okuyoruz, biraz da mimarların şantiyesini okuyalım efenim. Bir zemin döşeyelim, orada burada duvar yıkalım, ışığın içeriye giriş açısından falan bahsedelim, tedarikçilerle yaşanan sorunları görelim. Biraz da bu karakterlerin aşk hayatını okuyalım rica ediyorum.

BİZİ GÖRMEZDEN GELMEYDKLJDJ

Gerçi Tom'un da mimar olup olmadığı tam belirtilmedi, orası çok ayrı konu ve restorasyon adı altında yaptıkları bütün o yıkıp yeniden yapma işlemlerinin de ne kadar restorasyon olduğu çok güzel tartışılır ama bu teknik eksiklikleri 'zaten detaylara çok girilmemiş' diyerek bu seferlik görmezden geliyorum.

Bütün her şeyi birleştirerek düşündüğümde de %99 Benim, genel olarak bayılmadığım ama aynı zamanda okurken de sıkılmadığım, nefret etmediğim bir kitap oldu benim için. İyi ki okumuşum, iyi ki çok bekletmemişim ve siz de çok ertelemeyin gibi konuşup kesinlikle okumalısınız diyerek öneremiyor olsam da en azından ortalama düzeyde keyifli bir okumaydı ve gerçekten çok hızlı okunuyordu, yalan yok. Bütün bunları göz önünde bulundurarak, beklenti oluşturmadan, çerezlik niyetine okuyabileceğiniz bir kitap arıyorsanız, %99 Benim sizin için de keyifli bir tercih olabilir.

Tam yorumu bitirecektim ama söylemeden geçemeyeceğim, uzun zamandır ilk defa genele oranla böyle kısa yorum yazdım sanırım. Allah Allah. İnsana bir şaşırma geliyor, size de geldi mi?

Ölecek miyim ki acaba?







Yorumlar

Popüler Yayınlar