GÖLGE VE KEMİK (GRISHAVERSE #1) / LEIGH BARDUGO || KİTAP YORUMU
Orijinal İsim: Shadow and Bone
Seri Sıralaması: #1
Yazar: Leigh Bardugo
Çeviri: Ozan Aydın
Sayfa Sayısı: 384
İncelemek İçin: Goodreads
Puanım: 5/5
TANITIM
Onu yalnızca geçmişi… geleceği ise bir tek o kurtarabilir…
“Bekle!” diye sesimi yükselttim ama o çoktan arkasını dönmüştü. Kolunu tuttum, bizi izleyenlerden gelen şaşkınlık dolu seslere aldırış etmedim. “Bir yanlışlık olmalı. Ben… düşündüğünüz gibi…” Yavaşça bana dönüp kolunu tutan elime ters ters bakınca sustum. Elimi çektim ama öyle hemen geri adım atmayacaktım. “Ben düşündüğünüz kişi değilim,” diye fısıldadım çaresizce.
Karanlıklar Efendisi biraz daha yakınıma geldi, sadece benim duyabileceğim bir sesle, “Kim olduğunu bildiğini hiç sanmıyorum!” dedi.
YORUM
"Hayatım boyunca her şeyi yoluna koymanın bir yolunu aradım. Sen uzun zamandır karşıma çıkan ilk umut kıvılcımısın."Ah Leigh ah! Kalbimi çıkarıp paramparça etsen bana çok daha az zarar verirdin herhalde.
Grisha serisi, 2015 yılında bir kitap yorumuna denk gelerek almaya karar verdiğim, kısa süre içerisinde de hemen alıp hepsini arka arkaya okuduğum bir seriydi. Ve tek kelimeyle bayılmıştım. Yaratılan dünya, The Darkling, okuyucaya geçen o mistik hava mükemmeldi. Kitabı okurken Leigh Bardugo'nun kalemiyle yarattığı o kadim dünya hissini sonuna kadar alıyordunuz ve bu inanılmaz güzel bir histi. Bütün okuma sürecinde kitabın büyüsünden kopmanızı kesinlikle engelliyordu. Seriyi okuyup bitirdiğim anda favori serilerime girmişti, üstelik kazandığı yeri kaybetmeyeceğini de biliyordum. Seriyi ilk okuduğum zaman olduğum 11. sınıf öğrencisinden son sınıf bir mimarlık öğrencisine dönüştüğüm şu dönemde isteklerim, beklentilerim, alışkanlıklarım, dostlarım, korkularım ve şikayetlerim dahil hayatımda birçok şey değişti, ama bu serinin gözümdeki değeri hep aynı kaldı. Ve şimdi, 4.5 yıl sonra yeniden burada olarak bunu tekrar tescilliyorum.
Yoruma başlayıp serinin derinliklerinde kaybolmadan önce belirtmeliyim ki spoilerlı bir yorum olacak. Genelde bütün kitap yorumlarımı spoiler vermeden yaparım ancak bu sefer reread yaptığım bir kitaba yorum yazıyorum ve seriye dair her şeyi bildiğim, bu sebeple yaptığım okumanın ilk seferkinden daha farklı hissettirdiğini göz önüne alırsak aklımdaki bütün düşünceleri aktarmak için kitaba dair spoiler vermem gerektiği de çok açık. Ve ilk okumamda seriye yorum yazmadığım için, şimdi hem o zaman hissettiklerimi hem de şimdi hissettiklerimi yazarak her şeyi anlatacağım. Goodreadste zaten spoiler butonunu aktifleştireceğim ama bu yorumu blogtan ya da instagramdan okuyorsanız, bunun bilinciyle okumaya devam edip etmemeniz çok daha iyi olacaktır.
Uyarıyı da yaptığıma göre yoruma dönüp yaşadığım acıyı size aktarabilirim bence.
"Seni uzun zamandır bekliyordum, Alina," dedi. "Birlikte dünyayı değiştireceğiz."
Karanlıklar Efendisi, gelmiş geçmiş en güçlü grisha, ikinci ordunun komutanı, ve kalbimin sahibi. Seni o kadar özlemiştim ki sana bunu anlatmaya gücüm yetmez.
Karanlıklar Efendisi, kitaba girdiği ilk sahnesinden itibaren, ne kadar baskın bir karakter olduğunu buram buram hissettirebilen bir adamdı. Ciddi bakışlarıyla, zekasıyla, taşıdığı o mistik ve cezbedici güçle karşısındakini kendisine çekiyor, bunu yaparken tek bir çaba bile harcamıyordu. İçinde taşıdığı gücün her bir zerresini havada hissedebiliyordunuz, tek bir kelimesiyle ve bakışıyla sizi etkisi altına alabilirdi ve sahip olduğu gücün yarattığı tehlikeyle korksanız bile, ona çekilmekten kendinizi alamazdınız. Evet, elinin tek bir hareketiyle sizi ikiye yarabilirdi, bütün dünyanızı karanlığa boğabilirdi, tek bir cümleyle hayatınızı karartabilirdi ve eğer düşmanıysanız, size ölmenizi istetecek kadar kötü şeyler yapabilirdi. Ona baktığınızda etrafındaki hava bütün bunları açıkça göz önüne sererdi. Onun güçlü olduğu kadar tehlikeli olduğunu fark ederdiniz. Neler yapabileceğini tahmin bile edemeyeceğinizi anlardınız. Ama yine de, ona saygı duyardınız. Sahip olduğu kadim havanın sizi sarıp sarmalamasına izin verirdiniz, onun düşmanı bile olsanız çekiminden kaçamazdınız ve size bir saniye bile olsa baktığında, bakmadığı bütün anlardan nefret ederdiniz. Ve bu duyguların hepsinin kitabı okurken sayfalardan taşıp okuyucuya geçtiğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Karanlıklar Efendisi çok fazla şey hisseden ve bu duyguları açığa vuran bir adam değildi. Etrafındaki çoğu kişiyi umursamaz, onların ne yaptığıyla ilgilenmez, askerleri dışında hemen hiç kimseyle muhatap bile olmazdı. Ravka'nın içinde bulunduğu savaş hali yüzünden cepheden cepheye giden, sarayda olduğu sürenin çoğunu strateji odasında geçiren, sadece Karanlıklar Diyarı için bir çözüm arayan ve bu süreçte de Ravka'yı düşmandan koruyan bir komutandı. Bu sebeple de etrafına gülücükler saçtığını, herkesle oturup muhabbet ettiğini, vakit geçirdiğini göremezdiniz. Herkese saygı çerçevesi içinde mesafeli bir tavırla yaklaşır, ancak bütün ilişiğini o seviyede tutardı. Tek istisnası ise Alina'ydı. Yıllarca beklediği, aradığı ve bütün dileklerine kavuşabilmesi için ihtiyacı olan Grisha.
"Benim ne düşündüğümü neden umursayasın ki?"
Bu sözlere gerçekten şaşırmışçasına bana baktı. "Bilmiyorum," dedi. "Ama umursuyorum."
Sonra da beni öptü.
Karanlıklar Efendisi'nin sahip olduğu güç bile Karanlıklar Diyarı'yla başa çıkabilmesine yetmiyordu ve Güneşin Elçisi'ne, Alina'ya ihtiyacı vardı. Onun gücü sayesinde Karanlıklar Diyarı'nı yok edebileceğini söylemiş, Alina'nın bu konuda eğitilerek kendini geliştirmesi için her şeyi ayarlamıştı. Küçük Saray'da alıştırmalar yapmasını sağlıyor, onun kaydettiği veya kaydedemediği bütün ilerlemeyi izliyordu. Ama bunu yaparken Alina'nın hislerini umursamak zorunda değildi. Onu yaşadığı kafa karışıklığı içinde biraz olsun rahatlatmak için onunla sohbet etmek zorunda değildi. Ona açıklamalar yapmak, kendisine güvenmesini sağlamak, özel hissettirmek zorunda hiç değildi. Diğer herkes gibi Alina da onun askeriydi ve istediklerini yaptırabilmek için ona yakın davranmasına gerek yoktu. Ama davrandı. Diğer Grishalarla aynı ortamda bile bulunmazken Alina'yla eğitim sonrası dönüş yolunda yürüyüşler yaptı, ona kendini ve amaçlarını açıkladı, Alina bile kendi gücüne güvenmezken Karanlıklar Efendisi onun yapabileceklerine inanıyordu ve bunları söylemekten de hiç çekinmiyordu. Sert bakışları ve ciddi yüzü onunlayken yumuşuyor, hemen hemen her sohbetleri sırasında ufak da olsa gülümsüyor, hatta bazen kahkaha bile atıyordu. Bu adam, kendisini Alina'ya açmak zorunda değilken bile onu kendi dünyasına kabul etti ve içini açtı. Onu istediğini, ondan etkilendiğini gösterdi, hem de onu istemekten nefret ettiği ve zaafların insanı zayıf kıldığına inandığı halde yaptı bunu. Evet, amaçları konusunda Alina'ya yalan söyledi, ondan gerçekleri gizledi ama dışa vurduğu hislerinde samimiydi.
Ve bunu göremeyen de ben bu kitabı okudum demesin lütfen.
"Birisi bu halka öncülük etmek zorunda, Alina. O kişi bunlara bir son vermek zorunda. İnan bana başka bir yol olmasını çok isterdim."
Evet kabul ediyorum, Karanlıklar Efendisi düşmanları yok etmek için Karanlıklar Diyarı'nı kullanmaktan başka bir yol olsaydı dahi onu seçmezdi. O yetenekli, güçlü ve hırslı adam Grishaların sıradanlaşmasını, önemsiz insanlara hizmet etmeye devam etmeyi kabullenemezdi. Grishaların gücünü hem aşağılayıp hem de onlara yaratık olarak bakan sıradan halk için bunu yapmazdı. Ama Alina'yla arasında olanlar aşka dönüşebilseydi, Alina sürekli Malyen diye sayıklamayı bırakıp biraz olsun Karanlıklar Efendisi'ne gerçek sevgiye dair bir şeyler hissetseydi o adam değişirdi. Sevgi benliğine girerdi ve o adam, hiçbir şeyi olmadığı halde çoktan hislerinden tavizler verdiği, etkilendiği tek kadın için, sıradan halkı umursamasa dahi sırf onunla bir gelecekleri olması için değişirdi. O adam Karanlıklar Diyarı'nı yayarak hakimiyet kurmazdı. O adam sadece hırsla ve zekayla hareket etmezdi. O adamın hareketlerine, davranışlarına, düşüncelerine sevgi ve merhamet bulaşırdı. O adam Alina'yı gerçekten çok severdi. Ve ben de ruhen huzur bulur, şimdi olduğu gibi kalbim acıyla sızlayarak kitabın kapağını kapatmazdım.
Uzun parmakları kadehi sıkıca sardı. "Sen benim güvenimi hak ediyor musun?" diye sordu, sesi bir kez olsun o donukluktan, soğukluktan uzaktı. "Baghra kulağına birkaç şey fısıldadı, sen de kaçıp gittin. Ortadan kaybolmanın benim için, Ravka için ne anlama geldiğini bir durup düşündün mü?"
Konuş be yiğidim!
Bu seriden bahsettiğim kim varsa, Alina'yı hiç sevmediğimi bilir. Hatta bazı özelliklerinden ciddi anlamda nefret ediyorum. İlk okumamdan beri gücünü kabullenmeyip yıllarca bastırmasından, sırf Malyen'le kalabilmek için benliğinden vazgeçmesinden, başka kızların yataklarına gidişini izleyip de hala ona aşık olmasından, beceriksiz ve aptal bir ergen gibi dolaşıp durmasından ama en çok da, Karanlıklar Efendisi'ne aşık olmamasından nefret ediyordum. Onu asla dinlememesi, ona güvenmemesi, geçirdikleri bütün vakitleri ve paylaştıkları bütün anları yok sayıp daha bir saat önce tutkuyla onu öpen adamı o kadar kolayca terk edebilmesi, onu düşman belleyip karanlık bir ruhla ve canavarlıkla suçlarken aslında kendisinin de aynı şeyi yapması ama bunu haklı bir sebebe dayandırması sinirimi o kadar bozuyordu ki anlatamam size bunu. Hala bozuyor ve hala da biricik aşkım Karanlıklar Efendisi'ne olan tavrı yüzünden ondan nefret ediyorum. Ama diğer özelliklerini, karakter yapısını ve Malyen diye delirip durmasını kabullenmiş vaziyetteyim.
Alina'nın kaderi hep Malyen'le olması üzerineydi. Onunla çocukluğundan beri beraber yaşamış, daha çocuk yaşta ona aşık olmuş ve Malyen ne yaparsa yapsın bir aptal gibi peşinden gitmişti. Başka kızlarla olan ilişkilerini bildiği halde bile onu görünce heyecanlanıyor, onunla hiçbir şey yokmuş gibi konuşup sohbet ediyor ve bir kez olsun, o aptal çocuğun kalbini kırmasının acısını çıkarmıyordu. Bu gururunu hiçe sayan davranışları zaten tepemin tasını attırıyordu ama bir de Malyen için gücünü bastırdığını ve olduğu kişiden vazgeçtiğini öğrendiğim zaman, eğer yapabilseydim Alina'ya ağır bir tokat yapıştırırdım. Ama zaten Alina'nın karakterini kabullendiğim için, bunun hiçbir şeyi değiştirmeyeceğinin de farkındayım. Çünkü Alina hiçbir zaman sahip olduğu güce gerçekten saygı duymadı. Onu bir silah ve bir kalkan olarak kullandı ve onu kullanmaktan zevk de aldı, ama sevdiği çocuktan farklı olmasını sağladığı için bu gücü hep ikinci plana attı. Kendi kimliğini değil onunla sahip olabileceği geleceği önemsedi. Oysa Malyen'in onun kim olduğunu kabullenmesini istemeli ve bunu beklemeliydi. Biraz olsun olgun davranmalıydı ama yaşından mıdır bilmem, Alina bu konuda hep hata yaptı. Ve bence bu davranışları, kaderindeki aşkın neden Karanlıklar Efendisi olmadığını çok net gösteriyor çünkü o adam onu olduğu gibi kabul ediyordu ama Alina bunun değerini asla bilmedi.
"Çaba sarf ettiğimi sanıyordum ama yüreğimde, derinlerde bir yerde sadece Malyen'in yanına gitmeyi istediğimi biliyordum. Bir yanımla hala bunların hepsinin bir hata olduğunu, Karanlıklar Efendisi'nin bu hatasını fark ederek beni alayıma geri göndereceğini, Malyen'in beni ne kadar özlediğini anlayacağını, kendi çayırlarımızda birlikte yaşlanacağımızı umut ediyordum."
Açık açık söyleyeyim, bu sefer kitabı okurken Malyen'den çok fazla nefret etmedim. Alina'yla olan kaderlerini de kabullendiğim için sanırım, bu sefer Malyen'in Alina'ya davranışları daha belirgin geldi bana. Alina'nın hisleri gibi açıkça ona aşık olduğu falan hissedilmiyordu, hatta kendisinin bile aşık olduğunu fark etmesi çok uzun sürmüştü çünkü daha önce hep Alina'yla beraberdi, onun grisha olduğu anlaşılıp da ayrı düştüklerinde hislerini fark etmişti. Ama her zaman için onu koruma içgüdüsüne sahipti. Karanlıklar Diyarı'na ilk girdiklerinde ve hiçbir şeyden haberleri olmadan saldırıya uğradıklarında da, Karanlıklar Efendisi'nin çadırına götürüldüklerinde de Alina için endişelenmiş ve onu korumaya çalışmıştı. Ama onun kimliğini kitap boyunca hiçbir zaman kabul edememiş, hatta bir grisha olarak küçük sarayda yaşamaya başladığı, eğlenceli vakit geçirip süslendiği için bile ona kızmıştı. Malyen'in karakterine dair en çok sinirimi bozan ve asıl nefret ettiğim nokta da grisha gücüne karşı olan bu tavırlarıydı zaten. Onun dışında karakterini o kadar önemsemiyorum ki, ondan genel olarak nefret bile etmiyorum.
Alina'yla olan kaderlerinin ise bir parça hüzünlü bir yan taşıdığını da kabulleniyorum. Çocukluklarından beri beraber olan ve birbirlerini seven iki insan ayrı düşüyor vs. başlarına birçok olay geliyor. Belki başka bir kitapta bu konu işlenseydi ve Malyen'de sinirimi bozan ve nefret ettiğim o karakter özellikleri olmasaydı, hikayelerinden birçok kişinin sevebileceği hüzünlü bir kitap bile çıkabilirdi. Ama hem Karanlıklar Efendisi'nin olduğu bir yerde başka hiç kimsenin ama hiç kimsenin esamesi okunmaz, hem de Malyen'in kesinlikle sevmediğim karakterini asla yok sayamam. Üstelik beni bilen bilir, öyle bir kitabı da kalkıp okumazdım.
Kitabın geneline değinip birkaç şey daha söyleyip bitiriyorum yorumu, söz.
Seriyi ilk okuduğumda zaten kalbim çıkmış olmasına ve aşırı üzülmüş, hatta son kitap beni ağlatmış olmasına rağmen Gölge ve Kemik beni çok fazla üzmemişti. Genellikle Karanlıklar Efendisi'ne olan aşkım, gelişen olaylara duyduğum şaşkınlık ve biraz üzüntüyle okumuştum ama asla ağlamamıştım. İnsan ikinci kez okuyunca duygularının daha az yoğun olmasını bekliyor haliyle, ama rereadi yaparken ben çok daha yoğun yaşadım duygularımı. Neler olacağını, başıma neler geleceğini ve kalbimi sökecek ne tür olaylar yaşanacağını bildiğim için kitabı sürekli moral bozukluğu ve kalp kırıklığıyla okudum. Üstelik sonunda da ağladım. Karanlıklar Efendisi için, Leigh'nin seriyi ve karakterleri yönlendirebileceği ama asla yapmadığı bütün seçenekler için, tekrar tekrar kırılan kalbim için yapabileceğim hiçbir şey yoktu ve gözlerimden yaşlar gelmesini de engelleyemedim. Engellemeye çalışmadım da. Kitabı kapattım ve ihtiyacı olduğunu bildiğim sarılmayı Karanlıklar Efendisi'ne verir gibi sarıldım kitaba. Çünkü ilk kitabın benim gözümdeki değeri, büründüğü kişi o. Alina değil, Malyen değil, iyilik değil, kötülük değil. İlk kitabın benim için büründüğü kişi hep Karanlıklar Efendisi'ydi, hep de o olacak.
Şimdi gideyim de her yeri kırık olan kalbimin bandajlarını tazeleyip seriye devam edeyim.
Ne de olsa seri devamında daha alacağımız çok yara var.
Yorumlar
Yorum Gönder