THE BOOK OF M / PENG SHEPHERD || KİTAP YORUMU
Yazar: Peng Shepherd
Çeviri: Melda Dinçel
Sayfa Sayısı: 448
İncelemek İçin: Goodreads
Puanım: 2/5
TANITIM
Doğaüstü bir felaketin hüküm sürdüğü bir dünyada geçen The Book of M, sevdiklerini kurtarabilmek için her şeyini feda etmek zorunda kalan bir grup insanın etkileyici hikâyesini konu ediniyor.
Bir akşamüstü, Hindistan’da akıllara durgunluk veren bir olay yaşanır. Sıradan bir adam gölgesini kaybeder ve bu olay tüm dünyaya yayılmaya başlar. Gölgelerini kaybedenler yepyeni güçlere kavuşsalar da bunun karşılığında ciddi bir bedel ödemek zorundadırlar: Bütün hatıralarını kaybetmek.
Ory ve karısı Max, ormanın derinliklerinde terk edilmiş bir otele sığınarak şimdiye kadar Unutuş’tan kaçmayı başarmışlardır. Ama bir gün yaşadıkları beklenmedik bir olay, tüm planlarını altüst eder. Ory ve Max’i oldukça tehlikeli bir yolculuk beklemektedir.
YORUM
"Bir hatıranın beyinden silinmesi ile kalpten silinmesi arasında fark var. Anılar, senin için ve olduğun kişi için ne kadar fazla anlam ifade ederse, kalp de unutmakta o kadar zorlanıyor. Ancak narin bir şey senden uzaklaştırılmaya çalışıldığında buna karşı koyarsan ne olur? Önce esner, sonra da yırtılır."The Book of M'i ilk gördüğümde konusu yerine cildi daha çok dikkatimi çekmiş, konuyu da görünce 'aa okay, güzeldir herhalde' deyip almıştım. Bu sürede de Goodreads arkadaşlarımdan kitabı okuyup puanlayan hemen hemen kimse yoktu, o yüzden kitap hakkında ne düşüneceğimi bilmeden, hafif bir beklenti ama nötr bir duyguyla okumaya başladım.
O beklentimi karşıladı mı? Hayır.
İnsanların gölgelerini kaybederek yeni güçlere kavuşması cümlesi, bende fantastik dünyada geçen bir kitap okuyacağım beklentisini oluşturmuştu ve bu kitapları sevdiğim için, bu kitabı da severim diye düşünmüştüm. Ama gelin görün ki The Book of M günümüz dünyasında geçen, fantastik birkaç öge barındırsa bile fantastiklikten tamamen uzak olan, tanıtımında bahsettiği yeni güçlere kavuşma olayının birkaç istisnai karakter dışında gerçekleşmediği, gerilim türüne ait bir kitaptı. Ve ben gerilim okumayı da izlemeyi de sevmeyen bir insan olarak haliyle bu durumdan hoşlanmadım. Ama sırf bu türü sevmediğim için bu kitaba düşük puan verdim ya da kötü yorum yapıyorum değil, bu kitabın sahip olduğu eksiklikler ve bağlantısızlıklar yüzünden bu puanı verdim ve bu yorumu yapıyorum.
Öncelikle şunu söyleyeyim, gerilim türünü yansıtmak konusunda The Book of M, bence, iyi bir iş çıkarmıştı. Neden olduğu belli olmadan insanlar gölgelerini kaybetmeye başlamıştı ve gölgesini kaybeden insanlar da hatıralarını, önce basit şeyleri ama ilerleyen günlerde okumayı, konuşmayı, yemek yemeyi, su içmeyi unutuyor ve korku içerisinde bomboş kalıyorlardı. Bu gölgesizlik olayının nereden ve nasıl ortaya çıktığı anlaşılmıyor, tedavi edilemiyor, kimin gölgesini kaybedeceği belli olmadığı için yaşam sürekli bir tedirginlik ve korku havası içerisinde geçiyordu. Üstelik insanlar bölünmüş, gölgeliler ve gölgesizler olarak birbirlerine saldırmaya başlamış, bu da dünyayı bir kaosa sürüklemişti. Sokaklarda cesetler yatıyor, evler ve dükkanlar yağmalanıyor, herkes birbirlerinden kaçıyor, şehirler yakılıp yıkılıyor ve en sonunda terk ediliyordu. Bütün bunları okurken de karakterlerdeki tedirginliği hissedebildiğiniz için durum çok gerçekçi geliyordu. Ama sahip olduğu boşluklar ve bağlantı kopuklukları, bir yerden sonra kitabın bu başarısını umursamamama sebep oldu.
Evet, kitabın en başında hiçbir şeyin hemen çözülmesini zaten beklemiyordum. Belli bir kısıma kadar işlerin daha da karışmasını ve karakterlerin bu yeni başlayan Unutuş vakasının içerisinde hayatlarının dip noktalarına nasıl geldiklerini görmek zaten olması gereken bir şeydi. Ama bir süre sonra kitap kendini tekrarlamaya, sürekli aynı döngü içerisinde olaylar yaşanmaya başladı ve bir yerden sonra ben de "Şu an neden bunu okuyoruz ki?" diye sormaya başladım. Birbirleri arasındaki zayıf bağlantıları canımı sıkmış, zaten bir benzeri yaşanan saldırı-kaçma-saklanma olayının tekrar tekrar yaşanmasından usanmıştım. Ve bu durum modumu düşürmüş, yavaş temposuyla zaten ağır akan hikayenin benim için daha da yavaşlamasına sebep olmuştu. Okuma hızım ve isteğim düşmüştü, bir yerden sonra sırf bu kitap bitsin de başka bir taneye, okuma şevkimi yerine getirecek bir taneye başlayayım diye okur olmuştum. Böyle bir okuma süreci geçirdiğim kitabın karakterlerini de haliyle sevemedim.
"Mavi."
"Elli iki."
Ory ve Max, Unutuş Amerika'ya yayılıp da durum fark edildiğinden beri, o gün arkadaşlarının düğününü kutladıkları otelden hiç ayrılmamışlardı. Zaman geçtikçe konuk sayıları azalsa, arkadaşları da yola çıkıp orayı terk etse bile Ory'nin aldığı kararla onlar oradan ayrılmamış, Ory bunun daha güvenli olacağını söylediği ve arkadaşlarının gittiği anı Max'ten gizlediği için oteli terk edememişlerdi. En sonunda bütün konuklar gittiğinde tek başlarına kalmışlardı. Tükenen yiyecek stoğu yüzünden Ory haftada bir şehir merkezine inip saklanarak bir yerleri yağmalıyor ve yiyecek bir şeyler bulmaya çalışıyor, Max de otelde onu bekliyordu ve bu sırada gölgelerini kaybetmemeyi umut ederek tutundukları tek şey birbirleriydi. Bir şekilde bu düzenle yaşamışlardı ancak bir gün Max'in gölgesini kaybetmesiyle her şey değişmişti.
Gölgelerin kaybolması tedavi edilemediği için Max de birkaç gün sonra unutmaya başlamıştı ve bu durum, Ory'yi unutmasının ne kadar tehlikeli olacağını hatırlatmıştı. Unutuş'un bulaştığı insanlar bir şeyi unuttuklarında o şeyin değişmesine ya da tamamen yok olmasına sebep oluyorlardı. Eğer Max, Ory'nin herhangi bir şeyini unutursa bu durum kocasının ölümüne bile sebep olabilirdi. Bunun getirdiği farkındalıkla Ory'nin yiyecek bulmak için şehre indiği bir gün gerekli olabileceğini düşündüğü birkaç parça eşya ile o zamana dek kullanmayı hiç istemediği, hatırlamasına yardımcı olabilmesi için Ory'nin verdiği ses kayıt cihazını da alarak ortadan kaybolmuştu. İkisinin de başına gelecek her şeyi, geçirecekleri yolculukları başlatan bu hamleydi. Ory Max'i bulabilmek için eski evlerine doğru yola çıkmıştı ancak Max her şeyi unutmadan önce yeni yerler görmek istemişti. Bunun getirisi olarak da birbirlerini tamamen kaybetmişlerdi.
Kitabın geneli boyunca bu iki karakterin başlarından geçen olayları okusak dahi ben ikisini de benimseyip sevemedim. Max'in yolculuğunu sadece kaydettiği anlarla okuduk ve kayıt olduğunu bildiğim için mi yoksa başka bir sebepten mi bilmiyorum, Max'in varlığının hiç hissedilmediğini düşünüyorum. Uzakta bir sisin içinde gibiydi ve eskiden yaşamış bitmiş, o anda var olmamış gibi geliyordu. Unutmama arzusunu ve Ory'ye olan özlemini de hissedemiyordum, anlattığı şeyler bana geçmiyordu ve açıkça söyleyeyim, başına gelenler de sürekli tekrarlayıp durduğu ve bir noktada artık gereksiz olmaya başladığı için hikayesi hiç ilgimi çekmiyordu. Onun yerine varlığı daha da hissedilir olan, sis perdesinin arkasında kalmamış Ory'nin yolculuğuna odaklanmıştım ve Toplayıcı'nın varlığı gibi detayları olsa bile, onun yolculuğu da çok kısa süre sonra sıkıcı gelmeye başladı.
Gerçekleşen olaylar başta büyük vakayı çözmeye yarayacak bir detaymış gibi hissediyor ve ilgiyle okuyordum, Max gibi Ory'nin de karakteri çok yüzeysel bırakılmasına rağmen kendimi olaylara vermeye çalışıyordum ama hiçbir şey olmamaya başlayınca bu ilgimi çok çabuk kaybettim. Bu andan sonra Ory'ye de tutunamadım çünkü aynı şeyleri yaşayıp duran bir karakterden fazlası yazılmamıştı. Max'i özlediğini ve onu bulmak istediğini dile getiren ama bunu hissettiremeyen, katmanları olmayan bir karakterdi. Baskın kişisel özellikleri, onu benimsememi sağlayacak hiçbir duygusu yoktu. İki boyutlu bir karakter olarak kalmıştı.
Of yorumu yazarken bile canım sıkıldı ya.
Yazarın ana karakterlerden biriymiş gibi davranıp da sonradan tamamen yok saydığı Toplayıcı ve Naz'ın bölümlerini daha çok sevmiştim. Toplayıcı'nın Hemu ile tanışıp onunla konuştuğu bölümler çok zevkliydi. İlk unutan olan Hemu'nun bu vaka üzerine bir çözüm bulmaya çalışması, bunun için inandığı hikayelerden yola çıkması kitabın genelinden çok daha iyiydi. Unutuş'a dair bilgi aldığımız tek bölümler bunlardı ve 'KONUŞ! BİR ŞEYLER DAHA ANLAT!' diyordum. Hemu'dan sonra bu vakayı çözmek için çabalayan Toplayıcı'nın gölgesizleri bir araya getirdiğini, yazarın hiçbir açıklama getirmediği Unutuş'u çözmek için çalıştığını görmek güzeldi. Ayrıca bomboş bir karakter değildi ve sahip olduğu merak duygusunu hissedebiliyordum. Biraz olsun katmanları işlenmiş bir karakterdi. Ama en sonunda Gajarajan'a bağlanarak benim gözümde kimliğini yitirmişti ve bu bağlantının temeli çok yavandı. Fırtınada gözünü kaybetmesinin ardından yazarın ona biçtiği yeni hikayeyi bir türlü anlamlandıramadım. Niye olduğunu sorgulayıp durdum ama kitaptaki çoğu şey gibi bu da hiç açıklanmadı.
Naz ise en çok özelliği bulunan ve bu yüzden de iki boyuttan kolayca sıyrılabilen bir karakterdi. Unutuş ilk görüldüğünden itibaren yaşadıklarını okuyorduk ve o zamanlar duyduğu korku çok gerçekti. Onu bulmak için Amerika'ya gelmiş kardeşi için duyduğu endişe, onunla yolculuk yaparken başlarına gelen belalardan onu korumak için gösterdiği çaba, kurtulabilmek ve kardeşini de kurtarabilmek için adam öldürebilmesi ve bunu yaparken sahip olduğu kararlılık kolayca hissediliyordu ve en sonunda gerçekten duygusu olan bir karakter yazılmış dedirtmişti bana. Ama yazarın aynı Toplayıcı gibi bu karakteri de görmezden gelip tamamen Ory ve Max'e odaklanacağını tahmin edememiştim. Etmeliydim.
Karakterleri bırakıp kitabın olay örgüsüne baktığımda ise birbirlerinden apayrı karakterlerin hikayelerine hepsini bir noktada birleştirecek ufak detaylar bırakmasını sevmiştim ama bu detaylar o kadar küçüktü ve kendi içlerinde bakıldığında bazıları o kadar anlamsızdı ki, onların niye var olduklarını bile anlayamadım. Büyük bir tehlike oldukları söylenen Evrim neden vardı mesela? Hikayenin gidişatında hiçbir katkısı olmayan, gölgesizlere tapan şuursuzlardan oluşan bir grup sapkın tarikattı. Ne Max'in yolculuğundaki ne de Ory'nin yolculuğundaki yeri bir anlam ifade etmişti. Ayrıca Ory'nin ve Naz'ın yollarının kesişimi için Kırmızılar ve Iowa grubu da, sahip oldukları ve çabaladıkları amaç kitabın nihai sonuna hizmet etse bile anlamsız şeyler yaşamış bir gruptu. Tamamen Ory ve Max'i bir araya getirme yolunda harcanan, saçma sapan bir şekilde Ory'nin önemli konuma gelmesine yol açan ama bunu yapabilmek için de aşırı anlamsız olduğunu düşündüğüm o 'hamile kırmızı' olayının kullanıldığı bir gruptu. Niye Naz ya da Malik dururken Ory gidip general oldu ki? Cidden bunun cevabını bilen var mı?
Ayrıca kitabın sonunda Max'e yazılan hikaye de çok saçmaydı. Spoiler vermemek için bahsedemiyorum ama kitabı okuyanlar anlayacaktır, bütün o ses kayıtlarının ve unutmamaya çabalamanın sonu bu mu olmalıydı gerçekten? Ne işe yaradı o koca yolculuk? Yan karakterlerden biri olan ve hikayedeki destek taşlarından biri olmak dışında çok bir vasfı olmayan Ursula'yı böyle bir konuma getirmek için yapılan bu hamle, yazarın kitabın başından beri üzerinde ısrarla çalıştığı tek konuyu da yok etmişti. Üstelik ben yazarın yaptığı bu hamleye de çok kızmıştım. Ursula'ya "Ne hakla böyle hissettiğini söylersin abi? diye sormadan edememiştim ve üstelik sırf bu hamle yüzünden Naz ve Ory'nin aralarına bir duvar örmüş, ama o duvara ne olduğunu anlatmadan kitabı bitirmişti.
Unutuş'un sebebi de dahil birçok şeyi anlatmadığı gibi.
İlk bitirdiğimde puanımın 3 mü yoksa 2 mi olması gerektiğine karar verememiştim, bu kadar eksiği var gibi gelmemişti ama yorumu yazarken fark ediyorum ki cidden çok eksiği varmış. Bana hemen hemen hiçbir duygu hissettirmemiş ve kitaptan nefret etmesem dahi gerçekten sevmemişim, bomboş hissediyorum kitaba karşı. Şu yazdığım yorumu bile sevmedim be. Sadece olaylardan oluşan bir kitap spoilersız ne kadar anlatılabilirse o kadar anlattın diye avutuyorum kendimi.
The Book of M değil The Book of None olmalıymış kitabın adı. Aslında hiç kimsenin hikayesini anlatmamış çünkü.
Kitabın konusunu ilk okuduğumda bana Kafes i hatırlattı.Gizemli birşeylerin insanların yok olmasına sebep olması... Henüz okumadım ama ben gerilim severim. Uyarılarını dikkate alıp çok fazla beklenti içine girmeden okuyacağım. :)
YanıtlaSilKafes'e zamanında başlayıp yarım bırakmıştım ama dediğiniz çok doğru, The Book of M'i okurken hep Kafes'i hatırlatmıştı bana da. Umarım seversiniz kitabı, keyifli okumalar şimdiden :)
SilBende bir soru sorabilir miyim?
YanıtlaSilKitapta geçen Mavi ve elli ikinin anlamını buldunuz mu yoksa benim gibi ne olduğunu anlamadan kitabı bitirdiniz mi?
Birbirlerini hala hatırlıyor olmalarının garantisi olarak buldukları bir şifreydi diye hatırlıyorum ama başka bir anlamı var mıydı diye hiç aklımda kalmamış :(
SilMax ve ory bildiğim kadari ile bir maçta tanışıyorlar (ne maçı olduğunu hatırlamıyorum) mavi ve elli iki oradan kalma birşey
SilBen kitaba ara verdigim icin karakterlerin kim olduklarını unuttum
YanıtlaSilBana kisaca kim olduklatini yazar msiiniz
Max, Ory'nin eşi ve gölgesi kayboluyor, o da Ory'yi tehlikeye atmamak için kaçıyor. Ory de onu arıyor kitap boyunca ve diğer karakterlerle de onlar aracılığıyla tanışıyoruz.
SilTanıştıkları maçla alakali
YanıtlaSil