SIRILSIKLAM AŞK - JESSICA PARK / KİTAP YORUMU






Orijinal İsim: Fall Out Love
Yazar: Jessica Park
Çeviri: Canan Kim
Sayfa Sayısı: 352
İncelemek İçin: D&R
Puanım: 2/5 






TANITIM

Uzun boylu, en azından bir seksen olmalı. Alnına düşen kum rengi saçları onu daha da cazibeli kılıyor… Tişörtünün üstünde "Kankam Nietzsche'dir" yazıyor. Bu Matt'ti... Julie'den hoşlanıyordu. Bir de Finn var; Julie'nin âşık olduğu. Karmaşık mı? Tuhaf mı? Kesinlikle öyle.

Boston'a okumak için gelen Julie Seagle, hayatının böylesine altüst olacağını bilemezdi. Her şey onun için tam bir hayal kırıklığı olmuştu; dolandırılmış, ortada kalakalmıştı. Bu zor durumda sığınabileceği bir yer ararken yardımına Watkins ailesi yetişir. Ne var ki Julie, sığındığı bu ailenin biraz tuhaf olduğunu ve büyük sırlar taşıdığını düşünmeye başlar. Genç kadın, burada kalıp kalmaması gerektiğine karar vermeye çalışırken, ansızın kapısını çalan duygu onu şaşkına çevirir.

Bu aşktır; virajlı, engebeli ve heyecanlı bir yolculuk… Ve böylesi bir yolculukta kimsenin yara almadan kurtulması mümkün değildir.

YORUM

"Neden bir sevgili istemiyorsun?"
"Bilmem. Belki istiyorumdur. Doğru kişiyle tanışmam gerek. Sıradan olmayan biri. Beni anlayan biri. Kusursuz bir uyum sağlayacağım biri. Heyecan, kan kaynaması ve karşı konulamaz bir çekim istiyorum. Anlatabiliyor muyum? Her şeyi istiyorum. Sıradanlıklarla işim bitti artık."

Size, uzun uzun, bu kitabı ne kadar sevdiğimden bahsedebilmek, kimi yerde ağlattığını ve kimi yerde güldürdüğünü, mükemmel bir kitap olduğunu falan söylemek isterdim. Ama hayır. Bunların hiçbiri olmadı ve bana kalırsa bu kitap mükemmelliğin yakınından bile geçmiyor. Kesin bir şekilde söyleyebilirim ki sevmedim ve hissettirdiği tek duygu yazara duyduğum kızgınlıktı.

Sırılsıklam Aşk'ı, bu ay başında yaptığım alışverişte, hemen hemen her yorumda beğenildiğini gördüğüm için almış ve 'belki tatlı bir kitap okurum' demiştim. 

Yanılmışım.

Bazı kitapları okurken, bitirmeyi beklemeden puanımı hemen hemen oluşturmuş oluyorum. Olayların nasıl ilerleyeceğini, nasıl bağlanacağını büyük ölçüde çözmüş oluyorum ve o anda istemsizce puanlıyorum. Ne kadar sayfamın kaldığı önemli değil, kitabı çözmem yetiyor. Bazılarındaysa sonunu kesin olarak tahmin edebiliyorum ve tek merak ettiğim şey olayın o kadar az sayfada oraya nasıl bağlanacağı oluyor. Bu kitaplara en yakın örnek olarak Sırılsıklam Aşk'ı verebilirim diye düşünüyorum.

Evet, sonunu tahmin etmiştim çünkü tanıtım yazısı bile bas bas bana bağırıyordu. Ve her şeyi kurcalayıp daha ilk elli sayfa her olasılığı düşünmem de var tabi, ama asıl etken 'harcanan karakterleri' seviyor oluşum. Kitabın konusunun ne olduğu önemli değil, aşk fantastik, distopya.. Adamı severim, ve yanlış kişiyi desteklediğimi onu sevdiğim anda bilirim.Ve adamı harcarlar.

Bozuk para mı ulan bu?

Sonu çözdükten sonra (aslında yarı yarıya çözdükten sonra demeliyim çünkü yazarın hikayeyi sürüklediği yönü düşünmemiştim, ki bu yön yüzünden puanımı da kırdım çünkü hikayenin girdiği bu yoldan nefret ettim.) kitap zaten çok da kalın olmadığından ve yarısını geçmiş bulunmama rağmen beklediğim hale dönüşmediğinden dolayı 'ne ara olaylar bu hale gelecek, sayfa kalmadı' falan diyordum. Ve benim hoşlanmayacağım şeylerin olacağını biliyordum. 

Belli bir süre sonra, artık kitabın 3/4 ü bittikten sonra falan, sadece birkaç sayfa ileriye göz gezdirecektim ama dayanamayarak (tabii ki!) çok daha fazlasına baktım ve bütün sırrı çözdüm. Her şeyin nasıl gerçekleşeceğini biliyordum ve kitabın beni şaşırtabileceği hiçbir nokta kalmamıştı. Ama asıl olay bu değil, anlatabiliyor muyum? Sonunu zaten tahmin ettiğim için biliyordum, puanımı kırdıran şey o sonun gerçekleşme biçimiydi.

Julie , benim çok fazla sevdiğim bir karakter olmasa da onu okurken eğleniyordum. Finn'le konuşmalarını okumayı seviyordum, Celeste'le vakit geçirdiği sahneleri okumak hoşuma gidiyordu. Ve Matt'le olan sohbetlerini de seviyordum. Onun tişörtleriyle dalga geçmesi, Matt'in o tişörtleri savunması eğlenceliydi. Ama yine de, Watkins ailesiyle yaşamaya başladığında, bana göre her şeyi çok çabuk eşelemeye başlamıştı. Yani bir dur, bir sakinleş, düzenini oturt. Ondan sonra zaten ailedeki tuhaflık gözüne iyice takılacak ve araştıracaksın. Ama Julie olaylara çok hızlı daldı gibi geldi bana.



Şimdi bir de şöyle bir durum var ki, Julie'nin Finn'le olan konuşmalarını, Matt'le olan sohbetlerini seviyordum da sonundan neden nefret ettim? 

Durumu açıklayamayacağım için yazacaklarım biraz tuhaf görünecektir ama en basit şekilde açıklamaya çalışacağım. Zaten eğer kitabı okumuşsanız ya da okuduğunuzda yazdıklarımı hatırlarsanız, ne dediğimi anlayacaksınız.

Evet Finn'i seviyordum, Julie'nin Matt'le konuşmasındansa Finn'le konuşmaları daha çok hoşuma gidiyordu. Ama o gerçek var ya, o söylenen yalan. O yalanın sırf Julie'nin değişen hislerinin doğruluğunu kanıtlamak için yazılmış olduğunu düşünüyorum. Yani Julie uzun süre hissettiği şeylerden bir anda tereddüte düşebildi, hatta bütün o duygular değişti ama zaten hep öyleydi, zaten hep diğeri için o duyguları hissetmişti falan. Ben bunu kabul etmiyorum. Ve o yalanın affedilir bir yanı olduğunu da düşünmüyorum. O hisler hep diğeri için olsa ne olur, kız öbürünü hayal ediyordu be! Kız onun resimlerine defalarca bakıyordu, onunla sahneler kuruyordu kafasında. Ve kitabın son elli sayfasında, her şey yıkılıp yerine yeni bir şey inşa ediliyor ve okuyup da nefret ettiğim en büyük klişelerden biriyle bu yeni dünyanın temeli destekleniyor.

Ama her şey aslında zaten onun içindi!

Yemezler.

Kitabı okurken ortalama olduğu, beni çok sarmadığı ve ileriye bakmamışken bile çok fazla merak uyandırmadığı için 3 vermeyi planlıyordum, güzel değildi ama kötü de değildi bana göre. Ama kitabın bitiş şekline, yazarın olayları soktuğu biçime o kadar sinirlendim ki (bu biçimin kullanıldığı hiçbir şeyi sevemiyorum zaten) puanı daha kitap bitmeden kırmıştım. Olaylar şekil değiştirdikten ve her şey açığa çıktıktan hemen sonra. Ve ara sıra bu puanın bile çok olduğunu düşünüyorum ya, neyse.

Kitabı okuyanlar, ya da okuduktan sonra bu yorumumu hatırlayanlar, belki bu puanımın ve söylediklerimin acımasız olduğunu düşünebilir. Çünkü gördüğüm kadarıyla okuyan çoğu kişi bu kitabı beğenmiş ve yıldızlar havada uçmuş. Ama kararımın arkasındayım. Eğer yazar, kitabı böyle bir noktaya sürükleyecek kadar acımasızsa, ben de bu puanı verecek kadar acımasızım.

Eğer okumaya karar verirseniz de, umarım beğenirsiniz ya da umarım en azından benim kadar sinir olmazsınız demekten başka bir şey gelmiyor elimden.

Yorumlar

Popüler Yayınlar