GÖZLERİNDEKİ CANAVAR - J. M. DARHOWER / KİTAP YORUMU
Orijinal İsim: Monster in His Eyes
Yazar: J. M. Darhower
Çeviri: Arzu Altınanıt
Sayfa Sayısı: 448
İncelemek İçin: D&R
Puanım: 4/5
TANITIM
Kırmızı Başlıklı Kız, Koca Kötü Kurt'a âşık olursa… Ignazio Vitale iyi bir adam değildi. Onu ilk gördüğümde tehlikeyi sezmiştim. Karanlık ve öldürücü… Büyüleyici ve ürkütücü... İstediğim her şey ve ihtiyacım olan son şey... Saplantı…
Beni ağına düşürmesi, yatağa atması ve hayatına dahil etmesi çok uzun sürmedi. Onun sırları vardı, hayal bile edemeyeceğim sırlar… Gözlerindeki karanlık, ürkütücü ve heyecan vericiydi. O, yakışıklı prens maskesi ardına gizlenmiş bir canavardı ve maskesini çıkardığında her şey değişmişti. Ondan nefret etmek istiyordum. Bazen ediyordum da... Ama bu onu sevmeme engel olmuyordu.
YORUM
"Sana aşığım Karissa."
Kaşık elimde donakaldım ve dikkatle ona baktım. "Ben de seni seviyorum."
"Hayır... Ben seni sadece sevmiyorum," dedi. "Sana aşığım."
Ses tonu o kadar içtendi ki tüylerim diken diken oldu. "Bir fark var mı?"
"Var," dedi. "Birini sevdiğin zaman onun için en iyi olanı istersin... Ama ona aşıksan, onu kendin için istersin. Ve bu ikisi her zaman aynı şey değil. Sırf seni istiyor olmam senin için en iyisi olduğum anlamına gelmez... Değilim. Olmadığımı biliyorum. Bununla barışmak hiç kolay değil. Çünkü gitmene izin vermem, hemen şimdi beni terk etmene izin vermem gerektiğini biliyorum ama bunu yapamıyorum. Yapamam. Bencilim ve sana aşığım. Seni kendime saklamaktan başka hiçbir şey istemiyorum."
Gözlerindeki Canavar, üzerine sadece bir iki yorum okuduğum ve bu yorumların genelinde de kitabı gömüp üzerine toprak attıkları için, 'amaaan okumayayım o zaman' dediğim bir kitaptı. Karakterleri yerden yere vuruyorlardı ve ben de bu yüzden okunacaklar listeme eklememiştim. Yalan yok, o zamanlarda çok fazla dikkatimi bile çekmemişti kitap, konusunu bile araştırmamıştım.
Geçen kasım ayında, maket yaparak sabahladığım bir gecede @Sedef seriyi aklıma sokana kadar da okuma gibi bir planım yoktu. Aklıma bile getirmemiştim ama Sedef'le konuştuktan sonra gidip pdflerini indirmiş ve seriyi okunacaklarıma eklemiştim.
Aslında Gözlerindeki Canavar'ı aralık ayında okuyup yıl bitmeden seriye başlamayı planlıyordum ama aralık, finaller-jüri hazırlığı-teslimler yüzünden uyumaya bile vakit ayıramadığım mükemmel(!) bir ay olduğu için, haliyle oluşturduğum okuma planlarının hepsi çöpe gitti ve seriye başlayamadım. Geçenler de yine Sedef aşkımla konuşurken, buddyreads yapacak kitap arıyorduk ve Gözlerindeki Canavar'a karar verdik.
Ey gidi Vitale eeeey, ne tehditler yedim senin uğruna ksfhdshkl
Ignazio Vitale, kitabın belli bir kısmına kadar tereddütlerle okuduğum bir karakter oldu benim için. Evet, adam karizmatikti ve olduğu sahnelerde de karizmasını, duruşunu, seksiliğini ve o 'Vitale' havasını baskın bir şekilde veriyordu. Varlığını hemen belli ediyor ve etrafında ne olup bitiyorsa, yanında kim varsa ya da kim yoksa hepsinin kontrolünü ele geçirebiliyordu. Ve bütün bunlarla da, siz o sahnede en çok Vitale'e odaklanıyordunuz.
Ama görmezden gelemediğim bir şekilde tereddütlerim vardı çünkü 'ne olacak, ne bitecek, olaylar nasıl karışacak, nereye bağlanacak' derken Vitale'in samimiyetine inanmıyordum. Bir amacı olduğunu zaten bildiğimden, yaptığı her şeyin, en ufak bir hareketinin bile o amaca hizmet edip etmediğini, gerçekten içinden gelerek yapıp yapmadığını merak ediyordum. Ve bunu gözardı edemedim.
Üstelik daha en başa Karissa'yı barın dışında gördüğünde ve onu kurtardığında bile bunun planlanmış bir takip sonucu olduğundan şüphe duyuyordum, doğruya doğru. Öyle yerlerle alakası bile olmayan bir adamın, tam da o akşam, Karissa'yı öylece bulup kurtarması doğal gelmemişti. Ee hal böyle olunca da, zaten bir yandan olayların bağlantısını bulmaya çalışırken, bütün her şeyin bir saplantı yüzünden olacağı şüphesini duymaya başladım. Ki bu durum da, bana aşkın gerçek olup olmadığını sorgulatır.
Ve bu yüzden de, Ignazio Vitale'i en sevdiğim kısım, her şey açığa çıktıktan sonraki kısımlardı. İşte o zaman gerçekten samimi gelmeye başlamıştı, o zaman duygularından gerçekten emin olabilmiştim ve sonunda Ignazio Vitale'in gerçek yüzü açığa çıkmıştı. Açığa çıkan ve herkesin korktuğu o 'canavar'ı, ben başlardaki Naz'dan çok daha fazla sevmiştim. En başlardaki bütün o nazik tavırların kafamdaki Ignazio'yla bağlantısını bir türlü kuramıyordum ve hep diken üstünde okuyor, ne olacağını düşünüyordum. Ama daha sonra, bütün o amacını öğrendikten sonra, işte şimdi bu adamı gerçekten görüyorum, dedim. Ve böylesi çok daha güzel oldu.
O andan sonra, Karissa uyandığında yesin diye ona en sevdiği çin yemeğini ısmarlaması içten bir hareket oldu gözümde, televizyonu onun için sürekli açık bırakması, gelip izlesin ve o anlarda yanında olsun diye sürekli çalışma odasında oturması cidden samimi gelmeye başladı. İşte o anlarda, Karissa'ya olan aşkından gerçekten emin olabildim.
Fısıldayarak, "Sen, beni sevmiyorsun," dedim. Sesim çok zayıf çıkmıştı.
"Aksine, seviyorum," diye cevap verdi. "Eğer sevmeseydim çoktan ölmüş olurdun."
"Çok yakışıklıydı. Karanlık bir yakışıklılıktı bu. Doğal bir güzellikti. Bunun için çaba harcamıyordu. Onda en çok sevdiğim şeyin bu olduğunu düşündüm. Olduğu gibiydi. Sert hatları ve hafif günahkar gülümsemesiyle Naz, kollarımdaki tüylerin diken diken olmasına ve sırtımın ürpermesine neden olan katıksız bir tutku ve gerçek bir korkusuzluk abidesiydi. Ürkütücü olabiliyordu ama kesinlikle etkileyiciydi. Daha önce etrafımda bu kadar etki uyandıran biri hiç olmamıştı.
Tehlike ile sarılmış biri nasıl oluyordu da bana kendimi bu kadar güvende hissettiriyordu?"
Karissa konusunda ise öyle 'çok sevdim' ya da 'hiç sevmedim' diyebileceğim aşırı belirgin noktalar yoktu. Bende iz bırakabilen bir karakter olmadı açıkçası, sıradan ve herhangi bir kitapta denk gelebileceğimi düşündüğüm bir karakterdi. Ne istediğim kadar güçlü bir kadındı ne de gömmek için paragraflar yazacağım kadar güçsüz bir kadın. Sadece.. sıradan biriydi. Herkesin yapacağı gibi Ignazio'ya aşık olmuştu ve arada bir beni gülümsetebiliyordu. Ama bir yandan da, sorularının cevabı hoşuna gitmeyebilir diye o soruları sormaktan vazgeçen bir yapısı vardı. Gerçekleri öğrenmeden önce Naz'dan asla uzaklaşmayacağına ve onu hep seveceğine yemin ederken, bunları inanarak söylediğini dile getirirken açığa çıkan ilk gerçekte korkup titremeye başlaması beni rahatsız etmişti. Bir anda Naz'dan korkması, onun bir canavar olduğundan bahsetmesi falan.. okuyanlar ne düşünüyor bilmiyorum ama bu durum benim hiç hoşuma gitmemişti.
Çünkü zaten, ortada kötü bir şeylerin kokusu vardı, Naz asla iyi bir adam olmadığını ve olmayacağını ona söylemişti, ufak bir dikkatle fark edebileceği detaylar gözünün önündeydi ama sırf ortaya çıkacak olan gerçekten korkuyor diye bunları görmezden gelmişti. Ve bu durum böyleyken de Naz'ı suçlayacak bir nokta yoktu. Adam işin hangi kısmında ona yalan söylemiş olabilirdi ki? Ignazio'nun da dediği gibi, bir şeyleri saklamış olması yalan söylemekle aynı şey değildi. Ama Karissa ilk korkusunda onun yalan söylediğini düşündü. Üstelik onu kandırmaya çalıştı ve bunu başardığını sandı.
Ignazio'yu?
Kandırmak?
Ve bunda başarılı olduğunu sanmak?
Ama dediğim gibi, beni aşırı sinir eden bir yanı yoktu, sadece çok sevdiğim ve aklımda yer eden bir karakter olamadı. Serinin devam kitaplarında nasıl bir hale bürüneceğini bilmiyorum ama şimdilik onun hakkında olumsuz düşünmüyorum, umarım ilerledikçe sevdiğim bir karaktere dönüşür.
Karakterler dışında kitap hakkında genel olarak değinmek istediğim bazı noktalar da var ve bunları söylemeden de geçemeyeceğim. İlk olarak, okuduğum olumsuz yorumlarla bu kitabın hiçbir alakası yok. Bütün o gömmeler, kitabı sevenleri anlamamalar, bu kitabın ve Ignazio'nun sevilemeyecek bir karakter olduğuna dair kesin karar vermeler falan.. bana göre bütün bunların hiçbir dayanağı ya da haklı bir sebebi yok.
Kitabı beğenmeyen herkes gidip Karissa ve Ignazio'nun arasındaki yaş farkına takılmış ve kızın çok küçük olduğunu, Ignazio'nun onun için fazla büyük olduğunu ve hatta bu düşünceyi ileriye taşıyıp kitabın resmen pedofiliye girdiğini yazanlar olmuş. Öncelikle şunu söyleyeyim, Karissa Reed, yani ana karakterimiz, 'küçük' denen kız, 18 yaşında olan, kendi kararlarını kendi verecek akla ve sağduyuya sahip, reşit olmuş bir karakterdi. Üstelik Ignazio ile olan ilişkisinde rızası dışında hiçbir şey olmuyordu, her şeyin farkındaydı ve Ignazio ona aralarındaki ilişkiyi bitirmek için fırsat vermişti, 'git dersen giderim ve hayatından çıkarım' demişti ama Karissa kalmasını istemişti. Aralarındaki yaş farkı ikisi için de bir şey ifade etmiyordu ve zaten başkasını da ilgilendirmezdi.
Şimdi soruyorum:
SİZE NE ULAN?
Daha bir çok şey yazıp olayı şiddete, tecavüzlere bağlamışlar ve bir boğaz sıkma sahnesi için kitabı gömüp gömüp durmuşlar. Karissa bu durumdan rahatsız olmuyor ve güvenli kelimeyi söylemiyor, Naz'ı durdurmuyorken, aralarındaki ilişkinin sert ya da nazik olup olmaması sadece onları ilgilendiriyorken, ortada Karissa'nın istemediği hiçbir şey yokken kitabı bu yönleriyle gömmek aşırı anlamsız. Açın bakın kitabın türüne, ondan sonra istemiyorsanız okumayın, isteyip okuyorsanız da sırf bu tür olduğu için gidip gömmeyin lütfen, daha tutarlı sebepler bulun.
Kitaba tam puan vermeyişimin sebebi ise, belli bir yere kadar Ignazio'nun samimiyetinden emin olamayışım ve bu durumun beni diken üstünde tutmasıydı. Ve serinin devamına olan beklentim, ilk kitaptan daha güzel olacağı yönündeyken, tam puan vermek hiç içime sinmezdi.
En yakın zamanda seriye devam etmek istiyorum ama araya almak istediğim kitaplar, sırasını planlamasam bile okumayı düşündüğüm bir liste var ve bu yüzden ikinci kitabı ne zaman okuyacağımı kestiremiyorum. Ama arayı çok fazla açmayı istemediğim için de şubat ortası gibi okurum diye düşünüyorum.
Ve son bir şey söyleyerek yorumu bitiriyorum.
Eğer bu kitap için size tek bir cümle kurma hakkım olsaydı, 'o kötü yorumları umursamayın ve gidip kitabı okuyun' derdim. Çünkü bence bu kitabın o yorumlarla alakası bile yok.
Yorumlar
Yorum Gönder