LOCKE LAMORA'NIN YALANLARI - SCOTT LYNCH / KİTAP YORUMU









Orijinal İsim: The Lies of Locke Lamora
Yazar: Scott Lynch
Çeviri: Cihan Karamancı
Sayfa Sayısı: 584
İncelemek İçin: D&R
Puanım: 5/5






TANITIM

"Boğazında kanayan bir kesik olsa ve bir hekim o kesiği dikmeye çalışsa Lamora iğney­le ipliği çalar ve kahkahalar atarak geberip gider. Çocuk… çok fazla çalıyor." 

Camorr şehri, tarihi boyunca pek çok soysuzluğa, yolsuzluğa, uğursuzluğa, hırsızlığa tanıklık etmiş, büyülü atmosferinde her birini tek tek sindirebilmiştir; Camorr'un Belası'nın ismi şehrin nemli duvarlarında yankılanana dek… 

Camorr'un Belası'nın yenilmez bir silahşor, usta bir hırsız, duvarlardan geçebilen bir hayalet ve fakirlerin dostu olduğu söylenir. 

İşte o efsanevi "Bela" narin yapılı, gözü kara ve becerikli Locke Lamora'dır. Locke kimsenin beceremediği bir ustalıkla zenginleri soymasına rağmen, bir başka efsanedeki büyük okçunun aksine çaldıklarından fakirlere tek bir kuruş bile koklatmaz. Locke'un tüm kazancı kendisi ve isimlerinin hakkını fazlasıyla veren hırsızlar çetesi Centilmen Piçler içindir.

Onların sahip olduğu tek ev olan ve her türlü dümen, hile ve numaralarını gerçekleştirdikleri kadim Camorr şehrinin kaprisli ve renkli yeraltı dünyası, içten içe çürümekte ve gizli bir savaş yüzünden parçalanmaktadır. Tek ayak üzerinde onlarca yalan söyleyen Locke ve çetesi, bu büyülü dünyada bu kez tek ayaklarını bile yere basamadan içerisine düştükleri ölüm oyunundan kurtulmak zorundadır.


YORUM

"Günün birinde Locke Lamora," dedi adam, "günün birinde öyle ihtişamlı, öyle hırslı, öyle muazzam bir hata yapacaksın ki gökyüzü ışığa boğulacak, aylar fırıl fırıl dönecek ve tanrılar neşeyle kuyrukluyıldızlar sıçacak. Umarım o günü görebilecek kadar yaşarım."

"Avucunu yalarsın," dedi Locke. "Öyle bir şey asla olmayacak."

ALLAH BELANI VERSİN SCOTT LYNCH!

MADRABAZ BEKÇİNİN,İSİMSİZ ON ÜÇÜNCÜ'NÜN LANETİ ÜZERİNE YAĞSIN!

HIMBILLAŞTIRILMIŞ BİR AT ÜZERİNDE KARTHAIN'DEN TALISHAM'A, CAMORR'DAN EMBARLAIN'E KADAR KAÇMAK ZORUNDA KAL!

Kitabı okurken ne kadar sinirlendiğimi anlatmış olduğuma göre, yorumuma geçebiliriz.

Locke Lamora'nın Yalanları'nı ne zaman aldığımı tam hatırlayamıyorum. Hakkında yorumlar okumuş, ilgimi çekince de kitaplığıma eklemiştim ama hem gerçekten kalın hem de boyu normal kitaplardan uzun olduğundan gözümü korkutmuştu, uzun bir süre okumaya cesaret edememiştim.Çünkü normal boya indirgersek sayfa sayısı çok daha fazla oluyordu.

Ama geçen sene mart ya da nisan zamanlarında, anlık bir kararla okumaya başlamış, o sıralar  ygs-lys hazırlık sürecinde olduğumdan dolayı kafamı verememiş ve yaklaşık 60 sayfa falan okuyup bırakmıştım. Şimdi iyi ki o zaman bırakmışım da kitabın tadını kaçırmamışım diyorum. Yoksa okul ve sınav derdi derken kitabı resmen harcayacakmışım da haberim yokmuş!

Böyle söylüyorum çünkü bana kalırsa, bu kitabı okumak için sakin bir kafaya ihtiyacınız var. Çeviriden mi kaynaklanıyor bilmiyorum ama kitabın özellikle bazı cümleleri normalden uzun. Öyle şak şak şak diye bitmiyor, anlamanız gerekiyor ve bu yüzden okumanın boş bir kafayla yapılması gerektiğini düşünüyorum.Tabi bu bence kısmı, siz kafanız doluyken bile çok daha iyi konsantre olup anlayabilirsiniz, bir şey diyemem.

"Centilmen Piçler birbirlerini terk etmez," dedi Locke, "ve birilerine intikam borçluyken kaçıp gitmez."

Kitabın en çok sevdiğim yanlarından biri, hiç kuşkusuz Centilmen Piçler'in birbirleriyle olan bağıydı. Locke, Calo, Galdo, Böcek, Jean.. Hepsini o kadar çok seviyorum ki, bu kitabın kalbimi bu kadar kırmasının, beni ağlatmasının sebebi de bu. Hepsini bu kadar çok sevmem. Ve eğer bu kitabı okuyacaksanız, aynısının size de olacağının garantisini veriyorum. Onları sevmek ve kalbinizin kırılması bir seçenek değil, bu kitabı okumanın bir bedeli.

Birbirlerini koruyup kollayışları, kendilerini bir diğeri için feda edebilme cesaretleri, birbirlerine olan derin sevgi ve saygıları, Peder Zincire olan bağlılıkları... Centilmen Piçler, öyle alelade bir hırsızlık çetesi, para için çıldıran manyaklardan oluşmuş bir topluluk değil. Keskin zekalarını kullanarak bir oyun, bir plan kuruyorlar ve bunun sonucu olarak yüklü bir para kazanıyorlar. Lüks içinde yaşama delisi oldukları için değil, çalmayı ve plan kurmayı sevdikleri için çalıyorlar. Bu yüzden, Camorr'da onlar gibi hiç kimseye rastlayamazsınız. Emberlain'de de, Talisham'da da, Vadra'da da.

Locke Lamora kelimeleri ve o güne kadar öğrendiği her şeyi öyle bir kullanıyor ki, yaptığı şey hırsızlıktan çok daha fazlası, bir sanat. Ustaca kullandığı aksanları, kılıktan kılığa girme yeteneği, olayları öngörüp kusursuz bir plan hazırlayabilmesi sizi şoka sokuyor, kitabı okurken ağzınız açık kalıyor ve sizi, gerçeği bilmenize rağmen bütün yalanlarına inanacak kıvama getiriyor.Gerçeği bilmenize rağmen.

Bunu biliyorum çünkü aynısını yaşadım.

Centilmen Piçler'in hırsızlık yapıyor olması diğer çetelerle aralarında tek ortak nokta çünkü onların aksine, Centilmen Piçler başkaları için çalışmazlar.Karakterlerini yok etmez, gururlarını ve onurlarını ama en çok da kardeşlerini korumak için her şeyi yaparlar. Kolay olanı değil, hepsi için bir kurtuluş sağlayabilecek planı seçerler ve bu yüzden okurken onları çok sevdim.Her birinin bir diğerine olan sevgisini gördükçe, keskin zekalarını ve onu kullanış biçimlerini okudukça hepsine hayran kaldım.

"Tehlikeye düşersen Locke," dedi Calo, "garristamızın emirlerini yok sayacağımızı ve dostumuzu o kalın kafasına vurup bayılttıktan sonra bir sandığın içinde Camorr'dan kaçıracağımızı anlamalısın. Üstelik tam da bu işe göre bir sopam var."

"Benim de bir sandığım," dedi Galdo. "Yıllardır onu kullanmak için bir bahane arıyordum."

Sanza ikizlerine merhaba deyin.

Dünyanın en uyumlu hareket edebilen, en zeki ve onları sevmeniz konusunda en başarılı olan ikizleri.

Locke Lamora'nın Yalanları'nın en sevdiğim bir diğer yanı da ikizler oldu. O kadar eğlencelilerdi ki! Oldukları her sayfayı okumak, olmadıkları sayfalardan çok daha keyifli oluyordu ve birbirlerine takılmaları bile çok zevkliydi. Üstelik çok zekiydiler ve Locke planı yapıyor olsa bile, o planları uygulamak için Sanza Kardeşler'e ihtiyacı vardı. Onların zekasına, tecrübelerine ve bunların hiçbiri olmasa bile (plan, hırsızlık, zekaları ve tecrübeleri vs.) onların kardeşliğine ihtiyaç duyuyordu. Centilmen Piçler'e girdiğinde Peder Zincir dışında tanıdığı ilk üyelere, Madrabaz Bekçi'nin, İsimsiz On Üçüncü'nün en garip müritlerine ve onların sevgisine ihtiyacı vardı. Ve Sanza Kardeşler, Locke'un ilk kardeşleriydi.


"Ben bir Centilmen Piçim," dedi Böcek, yavaşça ve öfkeyle. "Hiç kimse bize bulaşamaz.Hiç kimse bizi alt edemez.Yaptığının bedelini ödeyeceksin."

Böcek'i ilk tanıdığınızda, mavnayı itip Jean ile konuşurken, onu önemsiz bir çırak gibi görebilirsiniz.Centilmen Piçleri'in en genç üyesi, deneyimsiz ve güçsüz bir çırak. Ama sayfalar ilerledikçe ve olaylar geliştikçe onun ne kadar cesaretli, akıllı ve gözü kara olduğunu görebiliyorsunuz. Çetenin en yeni üyesinin ve hala ahlaki eğitim içindeki bir çocuğun, diğerlerine ne kadar saygı duyup onları sevdiğini ve bu yolda onlar için kendini düşünmeden tehlikeye atabileceğini okuyorsunuz. Böcek, benim tahmin etmediğim çok fazla şey yaptı. Ondan beklemeyeceğim kadar cesurdu ve bu yüzden, bu kitabın kalbimi bu kadar çok kırıp beni ağlatmasında onun da büyük bir rolü vardı.

"Eh be adam!" Locke Lamora dilini çıkardı. "Bunu yapmak zorunda mısın? Kara simyacıların o kahrolası şeylerin çekirdeklerinden balık zehri ürettiklerini biliyorsun."

"Şansa bak ki, " dedi Jean, çiğnenmiş lapanın son lokmasını da yuttuktan sonra, "ben balık değilim."

İtiraf etmeliyim ki Jean, grup içinde en son ısındığım kişiydi. Bunun sebebi Jean'in sevilmeyecek ya da sinir biri olması falan değildi. Zaten bir grubu kabullenip severken illa ki bir sıralama olur ve illa ki birileri bu sıralamanın sonuna denk gelir.Bunun az sevmekle bir alakası yok. Ki okurken göreceksiniz ki, Jean'i siz de çok seveceksiniz.

Jean Tannen, Centilmen Piçler'in diğer üyeleri Locke, Böcek ve Sanza İkizleri'nin aksine daha cüsseli, eli daha çok silaha yatkın ve bir kavgada sizi cidden koruyabilecek tek kişi. Locke kavga ve dövüş konusunda berbattır, Sanza İkizleri başlarının çaresine bakar ve size de yardım edebilir ama Jean sizi gerçekten korur.Karşınızdakini mahveder ve Habis bacılarını, sırtında taşıdığı o nacakları büyük bir ustalıkla savurur. Bir kavgada yanınızda olmasına en çok güvenebileceğiniz silahınız, Jean Tannen'dir.

Ama yanlış anlaşılmasın, Jean sadece kavga ve dövüşte işe yarayan, cüssesinden başka özelliği olmayan bir adam değil. Hem çok zeki ve hızlıdır hem de oynadığı role izleyicisini gerçekten inandıracak kadar başarılı bir oyuncudur. Beden gücünün yanında kafasını da kullanmayı bilir ve bu sayede diğer Centilmen Piçler'i çok kez kurtarmıştır. Çeteye girdiğinden beri kardeşi olan diğerlerini korumak için her şeyi yapar ve elinden bir şey gelmediği durumlarda bile kendini suçlayacak kadar yumuşak kalplidir. Evet, küçükken Locke'u dövdüğünde ağzına bir tane patlatmak istedim ama bu Jean'i sevmememden değil, Locke bebeğimi çok sevmemden kaynaklanıyor!😎😜

Ayrıca bütün bunların dışında, diğer karakterler de o kadar güzel yazılmıştı ve varlıkları o kadar gerekliydi ki! Salvaralar, Capa Barsavi, Nazca... Hepsinin bir rolü vardı ve bu roller kitabın gidişatı için tahmin edemediğim kadar önemliydi. Özellikle Salvaraların böyle büyük bir role sahip olacağını hiç düşünmemiştim!

Nazca ise yan karakterlerden en sevdiğimdi ve Scott Lynch'e olan sinirimin ilk kıvılcımı da bu olmuştu. Locke'u bir dostu gibi benimseyen, onu önemseyen ve korumak için akıl veren o kızı seviyorum!Ve bu yüzden kalbimi kırmandan nefret ediyorum Scott! Okuyanlar hangi kısımdan bahsettiğimi bilir ve o zamanki tepkimi birkaç sayfa sonra Galdo çok iyi dile getirmişti.Sanzalar'ın ne kadar zeki olduğunu size çoktan söylemiştim.

"Nazca'nın başına gelen olacak iş değil," dedi Galdo. "Vay orospu çocuğu vay!"

Scott Lynch'i gözümde bu kadar yükseklere taşıyan ve yazdıklarına bu kadar hayran kalmamı sağlayan tek şey karakterlerinin güzelliği değildi. Aynı zamanda yarattığı dünya, olayların meydana geliş biçimi, kitabın kurgusu o kadar mükemmeldi ki, kullandığı her bir cümle devasa bir planın parçasıydı. Size verdiği her bilgi, ufacık ve önemsiz görünen her bir detay kocaman bir resmin en önemli unsurlarından birini destekliyordu ve bu kitaba bayıldım. Bu kadar detaylı olmasına, her detayın altının gerçekten dolu olmasına ve hiçbir şeyin 'yazmak için yazılmış' olmamasına bayıldım.

Ve sizi temin ederim, siz de bayılacaksınız.

Ayrıca kitabın film hakları satın alınmış. Bu konuda @Kübra 'ya katılıyorum ve amerikan ingilizcesi konuşan bir Locke istemiyorum. Şöyle seksi bir ingiliz aksanıyla Locke bebeğim muhteşem olur!

Aşağıya çok sevdiğim alıntılardan bırakıp gidiyorum. Bu arada milyonuncu defa söylüyorum ama bu kitabı çok seveceksiniz, gidip okuyun. Hatta okutturun. Kendinizi bırakın ve bu kitabın, Locke Lamora'nın, Centilmen Piçler'in sizi mükemmel bir yolculuğa çıkarmasına izin verin.



"Hangi hırsız elindekini tutmak istemez ki?"
"Daha iyisine sahip olan bir hırsız," dedi Locke. "Bizim için önemli olan tutmak değil, çalmaktı. Tutmayı o kadar çok sevseydik paramızla yapacak bir şey bulurduk."

-----

"Sana bir sorum var, seni gidi kendini beğenmiş ibne seni," dedi Locke. "Kabul, adımın Lamora kısmını kestirmek kolay. Doğrusunu söylemek gerekirse o ismi sahiplenirken doğru tercümesini bilmiyordum. Onu vebadan önce Yangınyeri'nde bana iyilik yapan yaşlı bir sosis satıcısından aldım. Sırf söylemesi hoşuma gittiği için."
"İyi de," diye yavaşça devam etti, "Locke'un bana doğumumda verilen ön ad olduğunu ne bok yemeye düşündün?"

-----

"Bunu nasıl anlatacağımı tam olarak bilemiyorum. Hırsızlık yapmaktan hoşlanan çocuklarım oldu. Hırsızlık yapmayı kafasına takmayan ve yapacak başka hiçbir işleri olmadığını bildikleri için buna katlanan çocuklarım da. Ama hiç kimse, sahiden de hiç kimse bu işi yapmaya o çocuk kadar aç olmamıştır. Boğazında kanayan bir kesik olsa ve bir hekim o kesiği dikmeye çalışsa Lamora iğneyle ipliği çalar ve kahkahalar atarak geberip gider. Çocuk... çok fazla çalıyor."

Yorumlar

  1. Bu kitabı okumayan bir ben kalsım sanırım. :) İtiraf edeyim öyle güzel anlatmişsınız ki, yazının hepsin okumadım spoiler yemek korkusuyla. Kitaplar hakkında çok derin bir araştırma yapınca hevesim kaçıyor. O nedenle bir iki kişinin yorumuna bakıyorum. Yazınızı -yarısını okumuş olsam da- okuyunca iyice merak saldı beni. :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar