AŞKIN RİTMİ - KYLIE SCOTT / KİTAP YORUMU
Orijinal İsim: Play
Yazar: Kylie Scott
Çeviri: Alp Levi
Sayfa Sayısı: 320
İncelemek İçin: D&R
Puanım: 4/5
TANITIM
Stage Dive'ın bateristi Mal Ericson, imajını acilen toparlamalıydı, en azından bir süreliğine. Koluna takacağı iyi bir kız bu sorunu çözerdi. Mal, bu planın kalıcı olması niyetinde değildi, ama hayatındaki tek doğru kızı bulmayı hesaba katmamıştı…
Anne Rollins, gençlik hayallerini ve odasının duvarlarını süsleyen rock tanrısıyla tanışmayı hayal bile etmemişti, özellikle de bu koşullar altında: Anne'in altından kalkamadığı maddi problemleri vardı. Fakat yine de partinin vahşi bateristinin sahte kız arkadaşını oynaması için sunulan teklifi kabul etmek pek de iyi sonlanamazdı. Adam ne kadar seksi olursa olsun!.. Değil mi?
YORUM
"Ama insanlara tamamen bağlanmanın akıllıca bir şey olmamasının sebebi tam olarak buydu. Yokluklarının kalbi darmadağın etme ihtimali varsa, yürüyüp gitmek lazımdı. Kimsenin üzerinizde size manil-depresif bir nöbet geçirtecek ve bir kamyon dolusu cini boğazınızdan aşağı boşaltacak gücü olmamalıdı."Aşkın Ritmi'ne başlamadan önce goodreadste birçok yorum görmüş, serinin bu kitabına - ve Mal'e- karşı büyük bir beklenti içerisine girmiştim. Herkes ne kadar eğlenceli, komik ve aynı zamanda güzel olduğundan ve seride en çok Mal'i sevdiğinden bahsediyordu. Ee bunları okuyunca da beklentimi kontrol altına alamadım.
Ama keşke birazcık alsaymışım.
Yanlış anlaşılmasın, kitabı sevmedim ya da komik bulmadım değil. Eğlenceliydi, bazı yerler cidden komikti ama kitabın geneli 'beklediğim kadar' eğlenceli değildi. Üstelik kitabın beklentilerimi karşılayabilme potansiyeli de vardı çünkü hem serinin ilk kitabından hem de şu sıralar okumakta olduğum üçüncü kitaptan gördüğüm kadarıyla, Mal cidden komik olabilen biri. Ama kendisine ayrılan kitapta, normale göre daha sönük işlenmiş gibi hissediyorum. Ama bu demek değil ki, kitabı sevmedim. Beklentimin biraz altında da olsa, şu sıralar okumaya ihtiyacım olan bir kitaptı.
"Neden herkes sürekli olarak bu kadar ağırkanlı olmakta ısrar ediyor ki? Hayat tüm bunlar için fazla kısa. Buradasın. Buradayım. Birbirimize yardım edebilir, bu arada da güzel zaman geçirebiliriz. Önemli olan tek şey bu." Topukları üzerinde dönerek bana baktı, kollarını açtı. "Hayat bir şarkıdır, Anne. Hadi ritim tut."
Malcolm Ericson, kitabın en başından beri sıcakkanlı, gülümseyen ve neşeli bir adamdı. Dalga geçercesine olan konuşma biçimini, grubun diğer üyeleriyle arasındaki ilişkiyi, bitmeyen enerjisini seviyorum ama sanırım onda en çok hoşlandığım şey, sinirli ya da kalbi kırık olduğunda kendini bateriye verme şekliydi. Ortamdan çıkıp baterisine gidiyor, saatlerce hız kaybetmeden çalıyor ve üzerindeki ruh hali geçip sakinleşene kadar asla bagetleri bırakmıyordu. Ki bateri çalmanın dünyanın en havalı yeteneklerinden biri olduğunu düşünürken, bu hareketin bende bıraktığı etkiyi tahmin edin.
AĞAĞAĞAĞ
Üstelik baterisine ve müziğine bu kadar aşık olmasını, boş dururken bile parmaklarıyla ritim tutmasını çok seviyordum. Sinirli bir şekilde çalarken defalarca kez baget kırması ama buna rağmen ritim kaçırmaması çok hoşuma gidiyordu. Tamam, belki bunların çok basit ve sıradan şeyler olduğunu, hemen hemen herkesin eliyle ritim tutabildiğini falan söyleyeceksiniz ama bana bu kadar basit gelmiyor. Hani bazı insanlarda sıradan hareketler bile farklı durur ve o yaparken gözünüzde bir anlam kazanır ya, onun gibi bir şey bu hissettiğim. Ve bu hareket, yanına Malcolm Ericson'ı alınca çok daha farklı geliyor.
Ama sanırım alaycılığının bu kadar hoşuma gitmesine rağmen, ciddi hallerini daha çok seviyordum. Çünkü bir süre sonra, kitabın yarısını falan bitirmiş olmama rağmen bazen hislerini anlayamıyor, dalga mı geçtiğini ya da söylediği şeyde ciddi olup olmadığını bilemiyordum. Bilemiyorum ama sanırım bunun sebebi hislerinden doğru dürüst bahsettiği anların, bu alaycılığı bir kenara bıraktığı anlar olmasıydı.
Çoğu zaman üzerinde olan kendini beğenmiş halini, egosunu ve kıskançlığını da çok sevdim. Adam kıskanırken bile egosunu bırakmıyordu ya! Ve bu haliyle de çok tatlı oluyordu, daha ne diyeyim. Zaman zaman bu egosuyla Anne'i çıldırttığı da oluyordu ama ben bu hallerini okumaya bayılıyordum!
"Reece konuşunda endişelenmen gerekmiyor."
"Biliyorum, biliyorum. Benim ihtişamıma kıyasla o hiçbir şey." Parmakları parmaklarımı okşadı ve bakışları yumuşadı. "Ama sadece meraktan soruyorum, alnına ismimin dövmesini yaptırmak konusunda ne düşünürsün?"
Anne ise hem mantıklı davranıyor hem de Mal'e ayak uydurabiliyordu. Hem onu dengeleyebiliyor, hem sakinleştirebiliyor, hem de yeri geldiğinde onunla delirebilmekte sakınca görmüyordu. Böyle olmasını da çok sevdim çünkü tam birbirlerine göreydiler, birbirlerini tamamlamak konusunda çok iyiydiler. Mal'in morali bozuk olduğunda onu neşelendirmek için türlü şey yapıyordu. Ama sırf aşık olduğu için de ağzından çıkan her şeyi kabul etmiyordu. Kendisine uymadığında itiraz ediyor, tartışırlarken düşüncesinin arkasında duruyor ve kendi karakterini yok saymıyordu.
Böyle sevip de neden puan kırdığıma gelirsek de, olayların benim için olması gerekenden daha hızlı ilerlediğini düşünüyorum. Yani ne bileyim, her şey olduğunda sadece 1 haftadır tanışıyorlardı ve bu süre bana göre çok kısaydı. Tamam, bir sürü şey yaşadılar ve hep beraberdiler, okurken 1 haftadan daha uzun süre geçmiş gibi hissettiriyordu ama sonuçta sadece 1 haftaydı! Ve ben olayların böyle hemen oluşmasından hoşlanmıyorum. Ayrıca başta da bahsettiğim gibi, kitaba büyük bir beklentiyle başlamıştım ama sevsem bile bu beklentiyi tam karşılayamadı.
Daha detaylı anlatabilmek isterdim ama bir türlü düşüncelerimi toparlayamıyorum çünkü bitireli iki gün geçti ve bu sürede de kafam o kadar dağıldı ki, bahsetmeyi planladığım noktaların hepsini hatırlayamıyorum bile. Ama çok net bir şekilde diyebilirim ki eğer hem karakterlerini seveceğiniz hem de eğleneceğiniz, hızlı okunabilen bir kitap arıyorsanız bir şans vermelisiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder